Cin Nedir? Nasıl Bir Varlığa Sâhiptir? Nerede Yaşar? Görülebilir mi? Görülemezse Neden?
Cin nedir? Nasıl bir varlığa sâhiptir? Nerede yaşar? Görülebilir mi? Görülemezse neden? Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz cevaplıyor...
Cin his ve duygudan gizli, örtülü demektir. Aynı kökten “cinnet ve cünûn” ise aklın örtülü olması anlamınadır. “Ecinne” Allah’ın gizli mahlûku demektir. Kur’an’da Allah’ın bizim bilmediğimiz ordularından bahsedilir: “Rabb’ının ordularını O’ndan başkası bilmez.”[1]
Görünmeyen bu orduların ilki melekler, ikincisi cinlerdir. Melekler semâvât ve arz arasında, cinler ise arzda yaşar. İnsan gibi mümin ve kâfir olanları vardır. Özü ateş olan cinlerin kâfirlerine şeytan denir. Her melek görünmemesi îtibâriyle cin sayılabilir, ama her cin melek değildir. Gözle görülmeyen varlıkları şöyle tasnîf etmek mümkündür:
a- Hepsi hayırlı olan varlıklar, ki bunlar meleklerdir. Nitekim Kur’an’da onlar hakkında: “Onlar, Allah’ın emrettiklerine âsî olmazlar ve sâdece emrolunduklarını yaparlar”[2] buyrulur.
b- Hepsi şer olan varlıklar, ki bunlar şeytanlardır. İnsanı aldatır ve şerre çağırırlar.
c- Hayırlısı da şerlisi de bulunanlar, ki bunlar cinlerdir. Bunların da mümin ve kâfir olanları vardır.
İnsanların cinleri görmesi konusu tartışmalıdır. Bir kere insan gözünün görmesi için belli şartlar vardır. Bu şartlar oluşmadan görme gerçekleşemez. Cinler örtülü, gizli ve ince varlıklardır. Hz. Peygamber (s.a.), kendini dinleyen cinleri görmüş müdür? Gördüğüne de, görmediğine de delîl olabilecek rivâyetler vardır. Nitekim Beytü’l-mâlde nöbet bekleyen Ebû Hüreyre ve başka bâzı sahâbîlerin şeytanla karşılaşması rivâyetleri, cinlerin görülebileceğini teyîd eder.[3]
Rivâyete göre Hz. Peygamber cinlerle görüştü. Hattâ namazını bozmaya çalışan bir cinni yakalamış, onu ashâba göstermek için bir yere bağlamak istemişse de sonra vazgeçmiştir. Hz. Peygamber bir gece bir grup cinle bulundu, onlara Kur’an okudu. Sabah olunca da durumu ashâbına anlattı ve cinlerin yaktığı ateşin artıklarını gösterdi.[4]
[1]. el-Müddessir, 74/31.
[2]. et-Tahrîm, 66/6.
[3]. Buhârî, Vekâlet, 10, Bedu’l-halk, 10, Fedâilü’l-Kur’an, 10.
[4]. Buhârî, Menâkibü’l-ensâr, 132, Salât, 75, Ezân, 105, Müslim, Zühd, 60, Salât, 149, 150, 260; Müsned, VI, 153, 168. Ayrıca bkz. Ahmet Saim Kılavuz, “Cin”, DİA, İstanbul 1993, VIII, 8-10.
Kaynak: Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz, 300 Soruda Tasavvufi Hayat, Erkam Yayınları
YORUMLAR