Cin Suresi 2. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

Cin Suresi 2. ayeti ne anlatıyor? Cin Suresi 2. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...

Cin Suresi 2. Ayetinin Arapçası:

يَهْد۪ٓي اِلَى الرُّشْدِ فَاٰمَنَّا بِه۪ۜ وَلَنْ نُشْرِكَ بِرَبِّنَٓا اَحَدًاۙ

Cin Suresi 2. Ayetinin Meali (Anlamı):

«O her hususta doğru yolu gösteriyor; biz de ona iman ettik. Bundan böyle artık Rabbimize hiç kimseyi ortak koşmayacağız.»

Cin Suresi 2. Ayetinin Tefsiri:

Sûrenin iniş sebebi olarak zikredilen rivayet de göstermektedir ki, Resûlullah (s.a.s.) bir defasında Kur’an okurken, cinlerden bir grup gelip onu dinlediler. Duydukları Kur’an’a hayran kaldılar. Bu hayranlıklarını قُرْاٰنًا عَجَبًا (Kur’ânen ‘aceben) sözüyle ifade etmişlerdir. “Kur’an”, Efendimiz (s.a.s.)’in okuduğu Kur’an olabileceği gibi, cinler daha önce Kur’an’ın ne olduğunu bilmedikleri, onunla burada ilk kez karşılaştıkları için “okunan şey” mânasında da olabilir. اَلْعَجَبُ (‘aceb) ise “çok hayret verici, hayran bırakıcı, hârikulâde güzel” demektir. Bununla gerek dil yönünden, gerek fesahat ve belagat cihetiyle, gerek mâna ve mevzu itibariyle Kur’an’ın emsalsizliğini dile getirmişlerdir. Kur’an hakkında ikinci tespitleri, onun “her hususta doğru yolu gösteren; itikatta, amelde, ahlâkta doğru olanı öğreten bir kitap” olmasıdır. Cinler, anladıkları bu gerçeklere dayanarak iman ettiler, Allah’ın birliğini anladılar ve O’na bir daha aslâ şirk koşmayacaklarını söylediler.

Aynı hususa Ahkâf sûresinde de yer verilmektedir. Orada verilen bilgilere göre, Kur’an’ı dinleyen ve ona iman eden cin grubu, kavimlerinin yanına dönmüşler, onlara “Mûsâ’dan sonra indirilen, daha önceki kitapları doğrulayan, gerçeğe ve dosdoğru bir yola rehberlik yapan bir kitap” dinlediklerini söylemişler ve onları Allah’ın davetçisi olan Resûlullah (s.a.s.)’e iman ve itaate çağırmışlardı. (bk. Ahkâf 46/29-32)

İster bu sûrede ister Ahkâf sûresinde olsun, cinlerin Kur’an’ı dinleyip ona iman etmelerinden haber verilmesi, Resûlullah (s.a.s.)’den defalarca Kur’ân-ı Kerîm’i dinledikleri halde bir türlü kalpleri yumuşamayan, ona inanmamakta ısrar ve inat eden müşrikleri onlardan ibret almaya teşvik etmek içindir. Bir taraftan da müşriklerin inatları karşısında daralan Allah Resûlü (s.a.s.) teselli edilmektedir. Müşrikler inanmasa da onu dinleyen ve ona inanan görünür görünmez daha farklı varlıklar bulunduğunu, dolayısıyla bütün gücüyle Kur’an okumaya, onun hakikatlerini tebliğe devam etmesi gerektiği öğütlenir.

Dinledikleri Kur’an sayesinde cinlerin öğrendikleri bir gerçek de şudur:

Cin Suresi tefsiri için tıklayınız...

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

Cin Suresi 2. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.