Çocuğum Namaz Kılmıyor, Zorla Kıldırmak Doğru Mu, Ne Yapmalım?

Çocuğum namaz kılmıyor, zorla kıldırmak doğru mu, ne yapmalım? Dr. Öğr. Üyesi Ahmet Hamdi Yıldırım cevaplıyor.

Kıymetli kardeşlerim, bugün sizlerle çocukların namaza karşı isteksizliği durumunda ebeveynlerin nasıl bir tutum sergilemesi gerektiği konusunu ele alacağız.

Öncelikle şunu unutmamak gerekir ki, çocukların dini eğitimi sadece onlara verilen öğütlerle değil, en çok da ebeveynlerin kendi yaşayışlarıyla şekillenir. Anne babalar olarak önce kendi dini yaşantımızı gözden geçirmeli, çocuklarımızla kurduğumuz ilişkiye dikkat etmeliyiz. Çünkü bazen çocukların namaza ilgisizliği, aile içindeki bazı dinamiklerden kaynaklanabilir.

Zorla ibadet yaptırmanın doğru bir yöntem olmadığı açıktır. Bunun yerine, çocuğun ruh haline ve mizacına uygun, sevgiyle yaklaşılan çözümler geliştirilmelidir. Onlara namazı sevdirecek ortamlar oluşturmak, güzel örnekler sunmak ve ibadeti bir yük gibi değil, bir huzur kaynağı olarak tanıtmaya çalışmak son derece önemlidir. Ayrıca, Allah’a dua ederek çocuklarımızın kalplerine iman sevgisini yerleştirmesi için yardım istemek de unutulmamalıdır.

Esas amaç, çocuklarımızın bilinçli bir şekilde ve severek ibadet etmelerini sağlamak olmalıdır. Rabbim hepimize hayırlı nesiller yetiştirmeyi nasip eylesin. Amin.

İslam ve İhsan

"ÇOCUĞA YEDİ YAŞINA VARINCA NAMAZI EMREDİN" HADİSİ

"Çocuğa Yedi Yaşına Varınca Namazı Emredin" Hadisi

ÇOCUKLAR NAMAZA ZORLANIR MI?

Çocuklar Namaza Zorlanır mı?

ÇOCUĞA NAMAZ NASIL SEVDİRİLİR?

Çocuğa Namaz Nasıl Sevdirilir?

ÇOCUKLAR NAMAZA KAÇ YAŞINDA BAŞLAMALI?

Çocuklar Namaza Kaç Yaşında Başlamalı?

ÇOCUĞA NAMAZ KILMAYI NE ZAMAN ÖĞRETMELİYİZ?

Çocuğa Namaz Kılmayı Ne Zaman Öğretmeliyiz?

NAMAZA NEDEN YEDİ (7) YAŞINDA BAŞLANIR?

Namaza Neden Yedi (7) Yaşında Başlanır?

EVLATLARIMIZI KÜÇÜK YAŞTA NAMAZA ALIŞTIRMALIYIZ

Evlatlarımızı Küçük Yaşta Namaza Alıştırmalıyız

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.