Çocuğunuz İlkokula Hazır mı?

Birinci sınıfta çocuğun akademik mânâda kendine güvenerek okula başlamasının, bütün eğitim hayatı boyunca yakalayacağı başarı grafiğinin önemli bir parçası olduğu unutulmamalıdır. Bu yüzden 60 ayını dolduran çocuklarda okul olgunluğu, hassasiyetle incelenmesi gereken bir konudur.

Eğitime başlama yaşına getirilen yeni düzenlemeyle, artık çocuklarımız 72 ayı doldurduktan sonra değil, 66 ayı doldurduktan sonra okullu olmaya başladılar. Yeni değişiklikle tamamlanan ilk uygulama yılında, müfredat yavaşlatılmış ve genel akademik başarı hedeflenen ölçüde sağlanabilmiştir. Değişikliğin olumlu ve olumsuz bazı sonuçları ile karşılaşılmıştır. Bazı anne-babalar, çocukları 66 ayını doldurmamasına ve okul olgunluğuna erişememesine rağmen çocuklarını okula yazdırmış ve zor bir yıl geçirmiş, bazı anne-babalar içinse çocukları çok kısa sürede okul ortamına uyum sağlayabilmiştir. Zamanla okul olgunluğu hakkında güçlenecek kamuoyu ile âileler daha doğru kararlar verecektir. Yeni uygulamada 66 ayını dolduran çocukların okula başlamaları mecburî tutulmuş, 60 ile 66 ay arasındaki çocukların okula başlamaları ise velilerin tercihine bırakılmıştır.

Bu durum, özellikle Mart ile Eylül ayları arasında doğan çocukların âilelerinde soru işaretleri oluşturmuştur. Çocuğu bir yıl daha bekletmek ya da okula başlatmak arasında yaşanan kararsızlık süreci, ebeveynlerin zihinlerini kurcalamaktadır. Okula hazır olan bir çocuğu, bir yıl daha bekleterek zaman kaybetmesine sebep olmak ya da çocuk hazır olmadan ilkokula başlatıp başka problemler yaşamak, karşılaşılacak iki uçlu bir sıkıntıdır. Bu meseleyi zihinlerde netleştirmek, daha kolay ve isabetli karar verebilmek için “okul olgunluğu” hakkında bilgi sahibi olmak gerekir.

1. SINIFA BAŞLAYAN BİR ÇOCUĞUN TAKİBİ

Birinci sınıfta çocuğun akademik mânâda kendine güvenerek okula başlamasının, bütün eğitim hayatı boyunca yakalayacağı başarı grafiğinin önemli bir parçası olduğu unutulmamalıdır. Bu yüzden 60 ayını dolduran çocuklarda okul olgunluğu, hassasiyetle incelenmesi gereken bir konudur. Okul olgunluğu olarak ifade edilen gelişim düzeyi, çocuğun birçok alanda yeterlilik göstermesi ile değerlendirilir. Bu alanlar, çocuğun dil ve duygusal gelişimi, sosyal ve zihnî gelişimi, fizikî ve kas gelişimi ile yakından ilgilidir. Bazı okullarda uzman kişiler tarafından uygulanan olgunluk seviyesini tesbit çalışmalarının yanı sıra anne-babalar da çocuğunda arayacağı kriterleri bilirse daha sağlıklı kararlar verebilirler.

Okul olgunluğuna erişen bir çocuğun dil gelişimi kendisini ifade edip başkalarının söylediklerini anlayabilecek düzeye erişmiş olmalıdır. En az birkaç tane çocuk şarkısını ezbere bilmeli, kelimelerin seslerini düzgün kullanıp kelimeleri doğru telaffuz edebilmelidir. Cümleleri bir hikâye anlatacak şekilde sıralayabilmesi, bir eşyanın ne işe yaradığını kelimelerle anlatabilmesi gerekir. Sohbet ederken karşısındakine söz hakkı verip onun söylediği bitene kadar bekleyebilmeli ve belli bir konu ile ilgili bir konuşmayı sürdürebilmelidir.

Okuma olgunluğuna erişen bir çocuk, alfabenin harflerine ilgi duymaya başlamalıdır. Bir yerde kendi adını gördüğünde tanımalı ya da kabaca kendi adını yazmaya çalışmalıdır. Çocuk kitaplarına ilgi duymalı, kitabın soldan başladığının, sayfaların da, kelimelerin de soldan sağa dizildiğinin farkında olmalıdır. Kitabın resimlerine bakarak bir hikâye oluşturabilmelidir.

Çocuğun zihnî gelişim düzeyi de okul olgunluğu için önemli ölçülerden biridir. Çocuk, ana renkleri ve kavramları bilmeli; büyüklük, miktar açısından sıralama yapabilmeli, kavramların zıtlarını bilmeli, yer ve zaman bildiren kavramları (altında, içinde, üstünde, bugün, dün, yarın … gibi ) yerinde kullanabilmelidir. Parça ile bütün arasındaki ilgiyi sezebilmeli, en az 6 parçalık yap-bozları yapabilmelidir. Daire, kare, üçgen gibi şekilleri tanımalı, gördüğü şekilleri kâğıda kopyalayabilmelidir. Kendini zorlayan bir işle karşılaştığında, dikkatini toplamaya devam edip işini bitirene kadar sebat etmelidir. En az 3 parçalı bir isteği, unutmadan yerine getirebilmelidir. Meselâ “pencereyi kapat, kalemi yerine koy ve bana bir bardak su getir” gibi... Çocuk öğrenmeye karşı meraklı olmalı, bilmediği konular hakkında soru sormalı, öğrenmekten zevk almalıdır.

Zihnî olgunluk kadar önemli olan bir başka alan ise, çocukların sosyal olgunluklarıdır. Çocuk tanıdıkları ile selâmlaşmayı; akranlarına, kendinden büyüklere ve küçüklere nasıl davranması gerektiğini bilmelidir. İhtiyacı olan bir durumda nasıl yardım isteyeceğini bilmeli, doğru kişiden yardım istemekten çekinmemelidir. Paylaşmaya açık olmalı, sıra bekleyebilmeli, akranları ile birlikte olmaktan mutluluk duymalıdır. Anne ya da babasından problemsiz bir şekilde ayrılabilmeli, kendisine sorulduğunda adını, yaşını, oturduğu muhitin ya da mahallenin ismini söyleyebilmelidir. Grupla birlikte hareket edebilmeli, içtimâî hayatın kurallarına uyumlu hareket etmelidir; topluluk içinde bağırmadan konuşmak gibi...

Bir çocuğun okula başlayabilmesi için kendi bedenine ait işleri kendi başına yapabilmesi, ebeveyninden bağımsızlığını kazanmış olması gerekir. Tek başına tuvalet temizliğini yapabilmesi, ellerini yardımsız yıkayabilmesi, yardımsız dişlerini fırçalayabilmesi, burnunu sümkürerek temizleyebilmesi, yemeğini çatal-bıçak kullanarak kendi başına yiyebilmesi gerekir. Okula hazır olan bir çocuk, ayakkabılarını doğru ayağına, kıyafetlerini ise yardımsız giyebilmelidir.

Çocuğun el becerileri, makas kullanmaya ve kalemi düzgün tutmaya yeterli olmalıdır. Kalemi baş, işaret ve orta parmağın ortak koordinasyonu ile tutabilmelidir. Bir topu karşısındakine atıp, kendisine yavaşça atılan bir topu havada yakalayabilmelidir. Tek ayağının üzerinde en az 5 saniye dengesini sağlayabilmeli, kısa bir mesafe tek ayak zıplayarak gidebilmeli, merdiven inip çıkarken her iki ayağını da sıralı kullanabilmelidir.

Duygusal olgunluğu yeterli seviyeye erişen bir çocuk, yenilgi durumlarını olgunlukla karşılayabilmeli, yenildiğinde mızıkçılık yapmamalıdır. Eleştiriye ve değişime açık olmalı, başarısızlıkla baş edebilmelidir. Kendi duygularını tanımalı, başkalarının duygularını da sezebilmelidir. Yardıma ihtiyacı olanlara yardım etmeli, sorumluluklarının şuurunda olmalıdır. Kendisine verilen bir işi, tek başına yapmaya istekli olmalıdır. Ayrıca isteklerini ertelemeyi kabullenmelidir. Meselâ odasını topladıktan sonra çizgi film izleyebileceğini kabullenebilmelidir. Bu alanlar, her ne kadar birbirinden farklı gözükse de aslında bir bütün olarak algılanmalıdır ve çocuğun sadece bir ya da birkaç alanda olgunluk düzeyine erişmiş olması, ilkokula uyum sağlayabilmesi için yeterli değildir. 60 ayını doldurmuş bir çocuğun bu alanların hepsindeki yeterlilik seviyesi temkinle değerlendirilmeli, ancak bütününde yeterli olduğu düşünülürse ilkokul eğitimine başlatılmalıdır. Fakat 66 ayını dolduran bir çocuğun henüz okul olgunluğuna erişmediği düşünülüyor ise, Sağlık Bakanlığı’na bağlı devlet hastahâneleri ile, Eğitim ve araştırma hastahânelerinin Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları ya da Çocuk Psikiyatrisi bölümlerine başvurulmalıdır. Uzmanların yapacağı değerlendirme ile okul olgunluğuna erişmemiş çocukların okula başlamaları bir yıl ertelenebilmektedir.

Kaynak: Psikolog Tuba Sökmen,2014 - Mart,Şebnem Dergisi

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.