Çocuklar Neden Toprak Yer?

Toprak yeme alışkanlığı olarak bilinen Pika Sendromu, gelişmeyen güven duygusu ve sevgi yoksunluğundan kaynaklanıyor.

Besin maddesi olmayan toprak, taş, kireç, cam ve sabun gibi nesneleri yemek ya da yalamak şeklinde ortaya çıkan "Pika Sendromu" en çok çocuklarda görülüyor. Uzmanlar, Pika Sendromu'nun altında yatan psikolojik nedeninin sevgi yoksunluğu ve gelişmemiş güven duygusu olduğunu belirtiyor.

Çocuk Ergen Psikiyatri Uzmanı Yrd. Doç.Dr. Mine Elagöz Yüksel, Pika Sendromu'nun, toplumda olağandışı algılanan, besin maddeleri olmayan nesneleri yemek /yalamak şeklinde görülen bir yeme bozukluğu olduğunu söyledi.

Bu nesnelerin toprak, taş, kireç, kereste, cam, saç, sabun kağıt, ip, silgi, boya, plastik maddeler, kıyafet parçası, yanmış kibrit olabileceğini belirten Yüksel, "Bu durum 2-3 yaş altı çocukların ağza uygunsuz maddeleri atma ve yemeye çalışma davranışını kapsamaz. Hastalık yıllarca devam edebileceği gibi kısa sürede kendiliğinden yok olabilir” şeklinde konuştu.

PİKA SENDROMUNUN NEDENLERİ

Pika Sendromu'nun her yaşta görülebileceği gibi en sık çocuklarda görüldüğünü belirten Yüksel, "En temel üç sebebi besin eksiklikleri, nörolojik gelişim bozuklukları ya da psikolojik nedenler olarak sayılabilir. Demir, kalsiyum, çinko, B1 vitamini, B6 vitamini eksikleri en sık tespit edilen besinsel eksikliklerdir. Nadir olmayarak zeka geriliği, otizm, epilepsi, şizofreni, obsesif kompulsif bozukluk gibi nörolojik/psikiyatrik rahatsızlığı bulunan bireylerde görülebilir. Sağırlık, nöroleptik ilaç kullanımı gibi tıbbi durumlara da eşlik ettiği bildirilmiştir. Kimi kişilerde saç ya da cilt yolma davranışları ile beraber gözlemlenebilir” dedi.

SEVGİ YOKSUNLUĞU EN BÜYÜK ETKEN

Pika Sendromu'nda altta yatan psikolojik nedenin özellikle çocuğun sevgiden yoksun bir ortamda yetişmesi ve gelişmeyen güven duygusu olduğunu ifade eden Yüksel, "En sık psikolojik stres etkenleri annesel yoksunluk, ebeveyn reddi, zayıflamış ebeveyn-çocuk ilişkisi, dezorganize aile yapısı, ailedeki huzursuzluk ortamı, istismar olarak saptanmıştır” açıklamasında bulundu.

SENDROMUNUN TEHLİKELİ SONUÇLARI OLABİLİR

Pika Sendromu'nun tedavi edilmediği takdirde oldukça olumsuz sonuçlara yol açabildiğini, bu sonuçların yenilen cismin özelliğine bağlı olduğunu ifade eden Yüksel, şunları söyledi:

"Besleyici olmayan nesnelerin yenmesi sonucu malnutrisyon denilen yetersiz beslenme sonucu kansızlık gibi bulgular görülebilir. Özellikle sindirim sistemiyle ilgili rahatsızlıklar fark edilebilir, bunlar diş çürükleri, ağızda kötü koku, dehidratasyon olabilir. Yenilen cismin sindirilememesiyle bezoar, bağırsak tıkanması hatta bağırsak delinmesi görülebilir. Cismin özelliklerine göre kurşun zehirlenmesi gibi metal zehirlenmeleri görülebilir. Yenilen maddelerin hijyenik olmaması da ayrıca bir sorundur. Hasta yediklerinden dolayı enfeksiyon kapabilir veya paraziter hastalıklar görülebilir. Eğer hasta çocuk ise bu zararlar daha da artabilir. Pika Sendromu, özellikle neyin yenilir ya da yenilmez olduğunu bilemeyen nörogelişimsel rahatsızlığı bulunan çocuklarda ölüme kadar götürebilen tehlikeli sonuçlara neden olabilir. Tıbbi sonuçlarının dışında Pika davranışının gözönünde olması halinde toplum tarafından dışlanma ve sosyal izolasyon söz konusu olabilir”

BU TAVSİYELERE KULAK VERİN

Ailelerin çocuklarında Pika Sendromu belirtilerini tespit etmeleri halinde geç kalmadan çocuğun tam bir sistemik muayenesi için doktora başvurması gerektiğini belirten Yüksel, "Tıbbi muayene ve değerlendirmeler sonucunda Pika Sendromu'nun olumsuz sonuçlarının var olup olmadığı; nedenlerine yönelik ise besin eksikliklerinin araştırılması, çocuğun psiko-sosyal ve nörolojik gelişiminin değerlendirilmesi gerekmektedir. Pika Sendromu'nu tanımlayacak bir test olmamakla beraber altta yatan neden ve sonuçları araştırmaya yönelik laboratuvar testleri gerekebilir. Özellikle bir çocuk ve ergen psikiyatrisi uzmanı tarafından Pika Sendromu'nun altında yatan nedenler tahlil edilmeli, gerekli hallerde medikal tedavi ve psikoeğitim veya davranış terapisi seçenekleri gözden geçirilmelidir” tavsiyesinde bulundu.

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.