Çocuklara Kur'an'ı Nasıl Tefekkür Ettirebiliriz?
Bir hedefe ulaşmak için nasıl vâsıtalara ihtiyaç varsa, tefekkürün de gerçekleşmesi için bazı vasıtaları kullanmak, daha verimli bir faaliyet yapmamızı sağlayacaktır. Bu bağlamda çocuklarımızı Kur’ân ile buluşturma, Kur’ân ile tefekkür'ün nasıl olacağı üzerinde duracağız.
Çocukları Kur’ân ile buluşturmada Efendimiz (s.a.v)’in özel teşvikleri olduğunu görmekteyiz: “Kim çocuğuna Kur’ân’ı okumasını öğretirse, geçmiş ve gelecek günahları bağışlanır.. Kim de çocuğuna Kur’ân’ı ezberletirse, Allah kıyâmet günü onu Dolunay gibi diriltir ve evlâdına: “Oku!” denir. O her bir âyeti okudukça, Allah Teâlâ babayı bir derece yükseltir. Evlâdın ezberindeki Kur’ân âyetleri bitinceye kadar bu böyle devam eder.”1 Bu hadîs-i şerîfteki müjdelenen kişilerden olmak için yapılan çalışmalar, âyetleri hiç anlamadan okumak ve ezberlemek şeklinde düşünülmemelidir. Kur’ân’ı anlamadan okumak hedeflenen yolda sâdece ilk adımdır. Kur’ân hâfızlarının “Kur’ân’ın hükümlerini, helâl ve haramını bilen ve içindekilerle amel edenler”2 olarak tarif edilmesi ve Hz. Ali’nin “üzerinde düşünmeden Kur’ân okuyuşta fayda yoktur” 3 uyarısı Kur’ân ehli olmanın sonraki adımlarını hatırlatmaktadır.
Kur’ân’la tefekkür ve tezekkürü eksik bir buluşma, isterse tamamını ezber şeklinde olsun kişiyi Kur’ân’la diriltme, hayatını Kur’ân’la yaşama noktasında yeterli değildir. Günümüzde yapılan Kur’ân eğitiminde daha çok ilk adım üzerinde durulmasından dolayı istenilen verim elde edilememektedir. Bu kudsî işle uğraşan kardeşlerimizi, tefekküre dayalı yeni çalışmalar yapmaya, ders programlarını bu minval üzere gözden geçirmeye davet ediyoruz.
Çocuklarımızın Kur’ân’ı tefekkür etmesini sağlamak için öncelikle nasıl bir kitapla muhatab olduklarını iyi bilmeleri gerekmektedir. Bu yazımızda sadece konunun “Kur’ân ve İnsan” boyutu üzerinde duracağız.
KUR'AN VE İNSAN
İnsanın bir rehber kitabı varsa o Kur’ân’dan başkası değildir. Bu açıdan bakacak olursak, mesela Kur’ân haftalık okumalar için “menzil” adı verilen yedi bölümden oluşur. Bu bölümler üç, beş, yedi, dokuz, onbir, onüç sure ve enson Kâf sûresinden sonuna kadardır. (Bilhassa Hacca veya Umre’ye giden kardeşlerimiz mescidlerdeki altı çizili Hindistan baskısı dikkate alınarak hazırlanmış Mushaflar’da bu bölümlemeyi görebilirler.) Menzil; konak, iki konak arası, bir konak yol, bir yolcunun günlük katettiği merhale demektir. Yine sûrenin bir anlamı da “yüksek bina ya da binadaki oda”dır. Âyet ise “odadaki yatak” olunca bu üçünün, Rabb’ine doğru yolculuk eden (seyr ilellah) manevi yolcu (sâlik) için vazgeçilmez şeyler olduğu görülür. 4 Yine sûfilere göre mürîd Kur’ân’da aradığını bulan kimsedir.5
Kur’ân’ın insan ile bağlantısı çok ilginç bir benzetme ile açıklanır. Buna göre Kur’ân insanın ikiz kardeşidir. 6 Hz. Âişe vâlidemizin kendisine Efendimiz aleyhisselât ü vesselâmı soran Sa’d bin Hişâm’ı Kur’ân’a yönlerdirmesi, onun ahlâkını Kur’ân olarak tarif etmesi7, insân-ı kâmil olan Resûl-i Kibriyâ Efendimizin Kur’ân olduğunu gösterir. Muhyiddîn İbnü’l-Arabî hazretleri ümmetinden Resûlüllah’a yetişemeyenlerin Kur’ân’a bakmalarını tavsiye eder. Sanki Kur’ân Muhammed b. Abdullah b. Abdulmuttalip şeklinde cesedî bir sûrete bürünür.8
Bir ikiz kardeşi olduğunu sonradan öğrenen insan nasıl heyecanlanır ve onunla görüşmek isterse, bizim de her birimiz artık ikiz kardeşimiz olduğunu öğrendiğimiz Kur’ân’ı tanımak isteriz.
Bu gözle baktığımızda insan Kur’ânı okuduğu zaman aslında kendini okumakta. Bu mânâda Kuran okumak, kevnî âyetlerin toplamı olan biz insanla, tenzîli âyetlerin buluşmasıdır. O halde Kur’ân-ı Kerîm’de hiçbir âyet yoktur ki bize hitâb etmesin. Kur’ân’ın elle tutulabilen, gözle görülebilen alanına “Mushaf” diyoruz. Ondan sonra “Kur’ân” aşaması geliyor. “Bu Kur’ân öyle değerli, mertebesi yüksek ki, gizli bir kitabın içindedir.” (Vâkıa, 77-78) buyruluyor. Mushaf sayesinde Kur’ân’a ulaşabiliyoruz. Mushaf insanın bedeni gibi, Kur’ân ise rûhu. Kâinât da baştan başa âyet olup tamamı bir kitâbullah-ı a’zâm. İnsan küçük âlem (âlem-i sağîr), kâinât ise büyük âlemdir. (âlem-i kebîr)
“Sen kendini küçük bir cisim zannediyorsun
Halbuki bütün âlem sende dürülmüştür.”
Hz. Ali (k.v.)
Kur’ân okumak aynı zamanda kâinâtı okumak ve kendini okumaktır. İnsanın Rabbi’ni tanıması kendini tanımasından geçmiyor mu?
Şimdi yapılması gereken Kur’ân aynasında kendimize bakmak. Nasıl gözüküyoruz acaba? Ya da kendimizi Kur’ân’a ayna yapmak. Kur’ân bizim aynamıza nasıl yansıyor? İşte bu işlemlerin adına tefekkür (düşünmek), tezekkür, (öğüt almak) tedebbür (künhüne vâkıf olmaya çalışmak) diyoruz. Bu konuda Cenâb-ı Hak “Andolsun biz Kur’ân’ı öğüt alınsın diye kolaylaştırdık. Ondan ders çıkaran, öğüt alan yok mu?” (Kamer, 17, 22, 32, 40) buyuruyor.
Kur’ân’ın meşhur kelime anlamı “okumak” yanında, “kara’e fiilinin masdarlarına göre “toplamak” ve “açıklamak” mânâları da vardır. O halde Kur’ân, mertebelere göre okunabilen kitap olduğu gibi, büyük müfessir sahabi İbn Mes’ûd’un ifâdesiyle “öncekilerin ve sonrakilerin ilmini toplayan”9, Hak tarafından gönderilmiş kitapları kendinde toplayan kitaptır. Kişi Kur’ân’ın her âyeti vesilesi ile aslında bitmez tükenmez bir hazine ile karşı karşıyadır. O hazîneden ise maddî ve mânevî temizliği nisbetinde istifâde eder. Yine Kur’ân kavl-i mübîn, mânâları açık bir kitap olduğu gibi, Kur’ân mektebinde âdâbına uygun ders görenlere Allah Teâlâ kelâmını açıklar.
Çocuklarımızı Kur’ân’la bütün yönleriyle tanıştırdıktan sonra onlara dört yöntemle tefekkür ettirebiliriz. Ancak yöntemler bunlardan ibâret değildir. Ayrıca siz değerli okuyucularımızın tefekkürü sağlayacak yeni yöntemler konusunda desteklerini bekleriz.
Arzedeceğim yöntemlerin tamamı bâzen bir âyete uygulanabileceği gibi, âyetin anlamına göre sâdece biri, ikisi veya üçü uygulamaya müsait olabilir. Bu hususa özellikle dikkat etmelidir. Yöntemlerin kullanıldığı zaman çocuklar tefekkür etmiş, âyetlerden öğüt almış olacaklardır. Yöntemleri maddeler halinde sıraladıktan sonra, nasıl kullanılacağını örneklerle bir sonraki sayıda yazacağız inşallah.
ÇOCUKLARDA KUR'AN TEFEKKÜRÜ İÇİN DÖRT YÖNTEM
1.
Âyetten anlaşılanı söylemek veya yazmak
2.
Âyetten “ben dili” ile öğüt ve prensipler çıkarmak.
3.
Âyetin mefhûmu muhâlifini çıkarmak. Âyetin simetrisini bulmak.
4.
Âyet ile duâ etmek.
Dipnotlar: 1 Heysemî, VII, 165-166. 2. Bkz. İmam Kurtubi, el-Câmiu li-Ahkâmi’l-Kur’ân, M. Beşir Eryarsoy, Buruç Yayınları, 1, 229, İstanbul, 1996. 3. İbrahim Canan, Kütübü Sitte, XV, 185. 4. Muhammed Hamidullah, Kur’ân-ı Kerim Tarihi, Beyan Yayınları, İstanbul, 2000, s. 105. 5. Veysel Akkaya, Mevlânâ Fîhi Mâ Fîh’ten Aşk İncileri, 45. 6. Bkz. Seyyid Haydar Amûlî, el-Mukaddimât min Kitâbi Nassi’n-Nusûs, Tus, 1367, s. 239. 7. Müslim, Müsâfirîn, 139. 8. İbnü’l-Arabî, Fütûhât, IV, 61. 9. Bkz. Veysel Akkaya, age, 30
Kaynak: Dr. Veysel Akkaya, Altınoluk Dergisi, 2010 - Ağustos, Sayı: 294, Sayfa: 022