Çocuklara Namazı Sevdirmek

Çocuklarımıza göstereceğimiz asıl merhamet onları dünyada iken hem dünya hem ahiret için hazırlamaktır. Sabah namazı için yatağından çıkan bir babanın, evladını da namaza uyandırması gibi...

Merhum pederim Ahmed Efendi ve iki ağabeyim, her hangi birisi hakkında konuşulurken, onun namaz kılıp kılmadığını sorarlar ve namaz kılmayan birisi ise, ona zayıf îmanlı nazarıyla bakarlardı.

Kendilerinin bu sağlam îmanları netîcesi pederim Hacı Ahmed Efendi, memleketi olan Kadınhanı’nda namaz içinde âhirete intikal etmiştir. Ağabeyim Nuri Bey ise o da Eyub Sultan Camii’nde bir Cuma namazı kılınırken dünyaya vedâ etmiştir. Diğer ağabeyim Hulûsi Bey evinde kelime-i tevhid getirerek dünyasını değiştirmiş, ebedîlik âlemine göç etmiştir.

1943 senesinde merhum peder, Şirpençe çıbanından muztarip idi. Sonunda ameliyat sûretiyle şifaya kavuşması düşünüldü. Erenköy’ündeki evlerinde bir ikindi vakti, operatör Mehmed Bey, yardımcısı ile bu vazîfeyi îfâ ettiler. Bizleri odaya almadılar. Takrîben yarım saat ve yahut kırk dakika kadar sonra, odada yüksek sesle konuşmalar oldu. Bizler telaşlandık, acaba beklenilmeyen bir şey mi oldu, diye.

Ameliyat muvaffâkiyetle netîcelenmiş, fazla kan zâyi etmesi bakımından operatör hemen yatıp istirahata çekilmesini istemişti. Buna gönlü râzı olmayan merhum pederim o ıztırabının en şiddetli ânında, hayır, olamaz ben ikindi namazımı kılmadan yatamam, diye diretmiş, doktor ne kadar ısrar etse de fâide vermemişti. Sonunda odaya leğen, ibrik temin edildi. Abdesti almış, namazını kılmıştı. Sonra biz odaya girdiğimizde o acısının tesiriyle uykuya dalmıştı.

Merhum pederim evlâtlarına karşı çok şefkatli idi. Yani şimdiki bizim anladığımız şekilde değil.

O, mâlî vaziyeti müsâit olduğu hâlde, çocuklarına lüks giyimler giydirmemiş, lüks gıdalarla beslememişti. Dâimâ, Allah’a karşı iyi bir kul olmanın telkinâtını yapmış, kendisi de her hususta yetiştirici bir rehber olmuştu.

Bizler pek küçük yaşta olmamıza rağmen, her zaman hiç ihmal etmeden sabah namazı için oğlum namaza kalk diye tatlı bir lisanla uyandırırdı. Bazan kalkar, uyku sersemliği tekrar namaz kılmadan uyuduğumuzda gelir, şefkatle tekrar uyandırırdı. Bazan bu uyanıp tekrar uyumak iki-üç defa tekerrür ederdi. Kendisi heybetli, sırasına göre sertmeşrep olduğu hâlde, bu hususta öfkelenmez, hep aynı eda ile namaza kaldırırdı.

Abdest aldırır, kendisi imam olur, bizler de cemaat. İşte hakîkî merhamet böyle olur.

NE GARİP MERHAMET

Hâlbuki bu gün birçok diyânetperver kimseler evlatlarına -kendileri namaza kalktıkları hâlde- aman uyusun diye dünya merhameti gösteriyorlar.

Bu ne garip merhamettir ki, kendisi namazı kıldığı hâlde çocuğuna aynı rûhu veremiyor. Bunun netîcesi olarak, hem çocuğunun ebedî hayatını hüsrana uğratmış oluyor, hem de kendisinin. İki günlük dünya hayatı için, gösterilen bu yersiz şefkatle, evladını dâimî hayata hazırlayamamak ne büyük gaflettir, ne affedilmez merhametsizliktir.

Zaman geliyor, böyle rûhî bir telkinât, İslâmî bilgi ve eğitim görmeyen çocuklar, yetişkin delikanlı olduklarında Allah’a karşı olan ubûdiyet vazîfelerini îfâ edemiyor ve ibâdet hususunda ihmalci oluyorlar. Hatta bazılarının îtikatları bile bozuk oluyor.

Bu hâli gören ana-baba üzülüyorlar. Ama iş işten geçmiş oluyor. Hâlbuki evvelce evlatlarına karşı ihmalci olmasalardı, o delikanlı, namazın ulviyetini takdir eder, vakitlerini secdesiz geçirmezdi.

İnsanoğlu! Çocuğu dünyaya getiren sensin! Gökler ötesi âlemlere yükseltmek de senin vazîfendir. Onun cisminin sağlığına, ehemmiyet verip üzerinde titrediğin gibi, kalbî ve rûhî hayatı için de titre, merhamet et, kurtar o biçareyi Allah için! Ve zelil olup gitmesine fırsat verme!

Altınoluk Sohbetleri-2, s. 131-133

Kaynak: Sâdık Dânâ, Altınoluk Dergisi, 2011 - Mayıs, Sayı: 303, Sayfa: 031

Evlatlarımızı Namaza Nasıl Alıştırırız?

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.