Çocuklara Özür Dilemeyi Nasıl Öğretebiliriz?

Çocuklarda özür dileme davranışı nasıl kazandırılır? Çocuklara içten özür dilemeyi öğretmenin yolları…

“Ben gelmedim dâvâ için,

Benim işim sevi için,

Dostun evi gönüllerdir,

Gönüller yapmaya geldim.” (Yûnus Emre)

Yûnus Emre, bu mısralarında dünyaya geliş sebebini, sevmek ve gönül yapmak olarak dile getiriyor. Ehl-i irfâna göre gönül; kişiyi inşâ eden, insan olma şerefine yükselten bir makam… Yıkılır, yapılır, kırılır ve hâlden hâle girerek insanın kendi ve diğerleriyle olan münâsebetlerini şekillendirir. Nihâyetinde kişinin Cenâb-ı Hak’la olan irtibatına da kıvam verir.

İnsan, yaratılışındaki mükemmellik dolayısıyla itina ile davranılmayı hak eden bir varlık... İletişimde olduğu kişilerce kıymetinin bilinmesini ve varlığının görülmesini ister. Fakat topluluk içinde yaşıyor olması, ona her zaman arzu ettiği şeyi vermeyebilir. Hayat, uyumlu birlikteliklerin yanı sıra, zaman zaman anlaşmazlıkları da beraberinde getirebiliyor. Bu da insan olmanın tabiatından olsa gerek. Çünkü insanız ve yanılabiliriz. Göz bulanır, akıl şaşar. Yapmam dediklerimizi yapar, söylemem dediklerimizi konuşabiliriz. Kusur, insan olmanın hamurunda vardır. Zaten faziletli insan hiç hata yapmayan değil, işlediği hatadan geri dönebilen insandır. Hatadan dönmek, Âdemliktir. Ve insan ısrar etmeden kusurdan geri dönebilmesiyle “Hazret-i İnsan”lığa yükselir.

Kalplerimiz arasında açılan mesafeyi yakınlaştıracak sihirli bir kelimemiz var: “Özür dilerim!” Soğuk rüzgârlar estiğinde kuytusuna sığınır ve ondan medet umarız. O kendine has mahcup hâliyle pişmanlık libâsını giyer ve dokunur muhâtabının yaralı kalbine… Şifâ diler, af dilenir. Bencilliğin ve kibrin kutsandığı bu zaman diliminde, başkalarına karşı hassas, davranışlarıyla tevâzuyu kuşanan bir nesil için, bu tılsımlı söze sahip çıkmamız gerekir.

ÇOCUKLARDA ÖZÜR DİLEME DAVRANIŞI NASIL KAZANDIRILIR?

Bu yazımızda; “Çocuklarımıza özür dileme davranışını nasıl kazandıracağız?” sorusu üzerinde duracağız.

Özür dilemek, küçük düşmek veya ezilmek demek değildir. Özür dileme davranışının “îtibar” kavramıyla birlikte incelenmesi gerekir. Özür dilemeyi becerebilmek bir psikolojik sağlamlık, bir fazîlettir. Özür dileyen kişi, bu bir çift kelimeyle; “Kusurluyum ve ben bunun farkındayım, bağışla beni!” der. İnsanın tekâmülü için bir kanat çırpış, kendi iç dünyasıyla yüzleşme.

Özür, ne yaşanırsa yaşansın, tekrardan yeni ve taze bir başlangıç için adım atmak, hasar almış bağları restore etmek demektir. Bozulan güven hissinin yeniden tesis edilmesi...

Hatalarını fark eden, problem çözme becerisi gelişmiş bir fert yetiştirmek için, özür dileme davranışını çocuklarımıza öğretmemiz gerekir. Gelişim seviyesi açısından çocuklara üç yaşından önce özür dileme becerisinin öğretilmesi uygun değildir. Özür dileme davranışına üç-dört yaşından itibaren okul öncesi dönemde başlanması gerekir. Bu yaşlarda özür dileme; sadece kelimelerden ibaret değil, aynı zamanda duygusal bir bağ kurma mânâsına gelmeye başlar. Çocuklarda empati duygusu geliştikçe özür dileme davranışı da değerini bulacaktır. Yoksa çocuk neyi yanlış yaptığını kestiremeden, her şeye özür dileyen konumda olabilir.

Özür dileme; öz eleştiri, saygı ve empati becerilerinin kullanımını da gerektirir. Çocuklarda ahlâkî zekâ geliştikçe, özür dileme davranışı daha anlamlı hâle gelecektir. Çocuklara özür dileme davranışını öğretirken, yaşlarına uygun bir dil ve yaklaşım kullanmak önemlidir.

Özür dileme davranışını kazanabilmesi için çocuklarımızın duyguları tanımalarına yardımcı olabiliriz. Duyguları tanıma, çocuklarda empati becerisini geliştirecektir. Çocuklar hangi duyguyu hissettikleri konusunda biz yetişkinlere göre daha fazla karmaşa yaşarlar. Aynı zamanda karşıdaki kişinin kaygı, korku ve üzüntüsünü kestirebilmesi için o duyguyu tanıması gerekir. Duyguyu tanıma, empatik ilişkiler kurmasına yardımcı olacaktır.

Duygusal olarak olgunlaşmamış kimseler, hatalarını kabul etmekte zorlanabilirler. Özür dilemek, duygu dünyasındaki olgunluğu gerektirir.

Özür dileme davranışının çocukta yerleşebilmesi için, masal kitaplarından veya çizgi filmlerden faydalanarak doğru ve yanlış davranış kalıpları ve sözleri, çocuğa anlayacağı bir dilde anlatılabilir. Yine çocuklarda görülen olumsuz davranışlar, onlar için doğruyu öğrenme basamağı ve tecrübesi oluşturabilir.

Burada önemli olan anne/babanın o hataya nasıl tepki verdiğidir. Yanlış davranışlar, “eğitici bir öğretmen gibi” değerlendirilerek çocuklarımızın olumlu yönde gelişimleri için bir basamak hâline dönüştürülebilir. Yanlış davranışlarını değiştirmeyi öğrenen bir çocuk, davranışlarının sorumluluğunu da öğrenmiş olacaktır.

Değerlerin kazanılmasında “sosyal öğrenme” önemli bir yer tutar. Ailenin bu davranışla ilgili örnek olması, çocuk için en büyük eğiticidir. Aile içerisinde ebeveyn hata yaptığında özür dileyebilmelidir. Özrün hiyerarşisi olmaz. Maksat, çocuğa doğruyu öğretmekse, çocuk bunu anne-babasından uygulamalı olarak görebilmelidir. Özür dileyebilen yetişkin, samimî bir rol model olacaktır. Hâl diliyle çocuğuna özür dilemenin zayıflık olmadığını ve insanın kendi davranışlarını değiştirebilme gücüne sahip olduğunu göstermiş olur. Böylece yapılan hatanın telâfisi için gösterilen gayreti görme imkânına kavuşan çocuk, doğru davranış modelini de öğrenmiş olacaktır.

Şunu unutmayalım ki; çocuklar, şahit oldukları ve yaşadıkları hâdiseler üzerinden hayata bir anlam katar ve kendi iç dünyalarında bir harita oluştururlar.

Hayatımızın ilk yıllarında kendi vicdanımızdan ziyade bizi yetiştiren kişilerin vicdanını taşır ve onların vicdanının sesiyle hareket ederiz. Vicdanın sesi kısık bir ortamda yetiştirilen çocuk, keyfî sebeplerle başkasına zarar verebilir. Ve bundan rahatsızlık da duymaz. Yine vicdan gelişimini destekleyen empati, tevazu, merhamet, nezâket gibi değerleri hayatlarının merkezinde tutan bir ailede yetişen çocuk, o değerler doğrultusunda bir anlam dünyası oluşturacaktır.

ÇOCUKLARA ÖZÜR DİLEMEYİ ÖĞRETMENİN YOLLARI

Son olarak; özür dileme davranışını kazandırırken faydalanabileceğimiz bir metottan bahsedelim. Buna, çocuklarımızla uygulayabileceğimiz bir özür dileme pratiği de diyebiliriz. Bunun için A4 kağıdına kalemle artı işareti çizerek sayfayı dörde bölelim. Her bir bölümde çocuğumuza sorduğumuz sorularla özür dileme becerisi üzerine konuşalım.

  1. İlk bölümde “Birini incitecek ne yaptım?” sorusu yazılarak çocuğun hatayı fark etmesi sağlanabilir. Bu basamak, farkındalık için önemlidir. Farkındalık, yanlış davranışın kabulünü sağlar. Özür dilerken hatalı olarak görülen davranış veya söz her neyse, onun söylenmesi gerekir. Meselâ arkadaşının oyuncağını kıran bir çocuk özür dilerken:

“-Dünkü durum için özür dilerim.” gibi muğlak bir cümleden ziyade:

“-Oyuncağını kırdığım için özür dilerim.” diyerek olumsuz davranışı daha net ifade etmelidir. Çocuğumuzla incinmişliğe sebep olan davranış üzerine konuşurken:

“-Sen hâlâ çok değerlisin ve seviliyorsun. Biz şu anda sadece bu davranışı konuşuyoruz!” denilerek, dikkat, kişiliğinden ziyade davranışın üzerine çekilmelidir. Böylelikle çocuğun kendisine olan saygısının zedelenmemesine de dikkat etmeliyiz.

  1. Tablomuzun ikinci bölümüne; “O nasıl hissetti?” sorusu yazılır ve bu bölümde duygular üzerinde durulur. Özür dilerken muhâtabın üzüntüsü konuşulmalı ki, “Neden özür diliyorum?” sorusuna bir cevap olsun. Böylece muhatapla aynı duygu düşünce birlikteliği yaşanır ve hatanın bir daha tekrarlanmasının önüne geçilebilir.
  2. Tablomuzun üçüncü bölümüne; “Bir dahaki sefere ne yapabilirim?” sorusuyla çocukların gelecekteki hareketlerini düşünmeleri ve planlamaları konusunda yardımcı olunabilir. Burada olabildiğince çok seçenek konuşulur. Bu seçeneklerin fazlalığı, onun ilerde düşünmeden tepki vermesinin önüne geçecektir. Bundan sonra kendisinden ne tip bir davranış beklendiğine dair, iç dünyasında bir bakış açısı geliştirir.
  3. Tablonun dördüncü ve son bölümüne ise; “Bu durumu nasıl düzeltebilirim?” sorusu yazılır. Belki de özür dilemenin en önemli basamağıdır. Çocuğumuza olumsuz durumu düzeltmenin bir yolu olduğunu ve karşıdaki kişi için bir şeyler yapılabileceğini bu bölümde konuşabiliriz.

Buraya yanlışı telâfi etmek için sorumlu davranışı öğrenme basamağı da diyebiliriz. Bir de bizim sorumluluğumuzun özür dilemek olduğu, her dilenen özrün karşı tarafça bağışlanacağı mânâsına gelmediğini, yine burada dile getirmek gerekir.

Şayet çocuğumuz problemlerden kaçmak için sürekli “Özür dilerim” sözünü kullanıyorsa, dikkatli olmak gerekir. Bu, özür dileme davranışına sebep olan konunun (hatanın) tam anlaşılmadığının sinyalidir.

İnsan, hiç şüphesiz iletişimde kullandığı güzel kelimelerle fark oluşturur. Kullandığı dil, onun davranışlarını ve ilişkilerini şekillendirir. Öğrendiği kelimelerle kendine bir hayat inşâ eder.

Bu noktada; mâdemki kişi dilinin altında gizli, o hâlde dili, iyiye ve güzele raptetmek gerekir. Hâliyle, kavliyle iyi ve güzeli cem etmiş bir nesil istiyorsak, nezâket ifadeleriyle çocuklarımızın dillerini süsleyelim. Diliyle gönüller îmar eden, özür merhemiyle kırgınlıkları iyileştiren, prensip sahibi bir çocuk yetiştirmeye çalışalım. Zira kuldan özür dileyebilen bir dil, Hak kapısında tevbe eden bir kalbi mayalar.

Kaynak: Asuman Düzgün, Altınoluk Dergisi Sayı: 468

İslam ve İhsan

ÇOCUĞA DEĞERLER EĞİTİMİ NASIL VERİLMELİ?

Çocuğa Değerler Eğitimi Nasıl Verilmeli?

ÇOCUK NASIL TERBİYE EDİLİR?

Çocuk Nasıl Terbiye Edilir?

ÇOCUK YETİŞTİRİRKEN DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR

Çocuk Yetiştirirken Dikkat Edilecek Hususlar

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.