Çocuklara Tuvalet Eğitimi Nasıl Verilir?

Çocuklara tuvalet eğitimi nasıl verilir? Çocuklara tuvalet alışkanlığı nasıl kazandırılır? Çocukların tuvalet eğitimi için uygulayabileceğiniz prtaik yöntemler...

Çocukların tuvalet eğitimine başladığı andan itibaren anne-babalar; çocuk yuva, kreş-anaokulu gibi kurumlara gidiyorsa öğretmenler, “temizliğin su ile yapıldığını” sürekli vurgulamalıdır. Günümüzde Avrupa toplumunu kuşatan taharetsizlik, maalesef bizim toplumumuza da sirâyet etmiştir. Bunun en temel sebebi, bilgisizlik ve erken çocukluk döneminde tahâretin öğretilmemiş, çocukların tahârete alışmamış/alıştırılmamış olmasıdır.

ÇOCUĞA MUTLAKA SU İLE TAHARET ALMAYI ÖĞRETİN

Çocuklar tuvalet eğitimini alırken anneler, mutlaka çocuklarının tahâretini yapmalı, nasıl yapıldığını çocuk, görerek öğrenmelidir. Her tuvalette çocuğun altını yıkamak, annelere zor gelebilir. Hattâ birçok annenin klozetin yanı başına ıslak mendil koyduğunu, çocuğunun temizliğini bununla yaptığını müşâhede etmekteyiz. Lâkin çocuklara:

“-Sen artık büyüdün, bebek değilsin, temizliğini su ve tuvalet kâğıdıyla yapmalıyız!” türünden telkinlerle bu alışkanlığı kazandırmanın bir yolu bulunabilir.

KAĞIT PEÇETE İLE KURULAMA VE SİFON ÇEKME

Zira çocuklar, içinde su olan her şeyi severler. Bir süre sonra çocuk, taharetini yapmadan tuvaletten kalkmayacak, bu alışkanlığı, biiznillah, kazanacaktır. Kız çocuklara tahâretin önden arkaya doğru olduğu öğretilmelidir. Suyla yıkama işlemi bittikten sonra kağıt peçeteden yeterli miktar koparıp kurulamanın nasıl yapılacağı, ıslak peçetenin çöpe atılması gerektiği, sifon çekmenin neden ve nasıl yapıldığı detaylıca öğretilmeli, bu hususta yılgınlık veya sabırsızlık gösterilmemelidir.

Bazı çocuklar, büyük abdestini yapmaktan ve sifon sesinden korkarlar. Bu durumlarda çocuklar, tuvalet ya da banyoda yalnız bırakılmamalı, onlara destek olunmalıdır. Yıllardır farklı yaş gruplarında yer alan öğrencilerimden edindiğim tecrübe ile söyleyebilirim ki, bazı çocuklar tahâretsiz olarak namaz kılmakta, tuvalete girip ihtiyacını görüp su kullanmadan dışarı çıkmakta, hattâ elleri ve vücutları ile etrafa kötü koku yaymaktadırlar. Bunun en temel sebebi, okul öncesi dönemde tuvalet âdâbının kazandırılmamış olmasıdır.

Çocukların yaşı büyüdükçe sağ-sol kavramlarını öğrenirler. Bu öğrenme pekiştikten sonra, onlara tuvalete sol ayakla girmemiz gerektiği, içerden de sağ ayakla çıkmamız gerektiği anlatılır. Hattâ âileler tuvalete çocuklarını götürürken sesli bir şekilde tuvalete giriş duâsını, çıkarken tuvaletten çıkış duâsını okurlarsa çocuk, bir süre sonra bu duâları duya duya öğrenmiş olacaktır.

TUVALETTEN ÇIKARKEN ELLER SABUNLA YIKANMALI

Tuvaletten çıkan kimi çocuklar, içerde su ile tahâret yaptıkları için ellerini yıkamak istemezler. Buna direnirler.

“-Benim elim temiz!” derler.

Çocuklarımızın eline sabun ya da köpük sıkıp, musluğu serçe parmağımız kadar açmamız, elimizdeki sabunu köpürtürken musluğu kapatmamız, sonra tekrar suyu israf etmeden açıp tertemiz durulamamız gerektiği öğretilmelidir. Bu da ebeveynin/öğretmenin sabırla, örnek olarak, sürekli bunu uygulaması ile öğrenilir ve yerleşir.

Bazı ebeveynler, çocuklarının bebekliklerinden kalma bir alışkanlıkla çocuklarının tuvalet eğitimi sürecinde de ıslak mendil kullanmaya devam ederler. Unutmayalım, ıslak mendil, kalıcı bir temizlik sağlamaz ve çocuğumuzu tembelliğe alıştırır. Necâseti temizlemez, etrafa bulaştır. Ayrıca ıslak mendilin ne kadar sağlıklı olduğu da ayrı bir tartışma ve araştırma konusudur.

Kaynak: Fatma Çatak, Şebnem Dergisi, 154. Sayı

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.