Çoraplar Üzerine Mesh Etmek ile İlgili Hadis

Çorap üzerine mesh edilir mi? Abdest alırken çoraplar üzerine mesh etmek ile ilgili hadis…

Muğire Bin Şu’be radıyallahu anh’dan rivâyet edilmiştir:

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem abdest aldı, çorapları ve nalınları üzerine mesh etti. (Tirmizî, Ebvâb’ut-Tahâret, b. 74, n. 99, c. 1, s. 167; İbn-i Mâce Kitâb’ut-Tahâret, b. 88, n. 559, c. 1, s. 185)

Ebû Dâvud dedi ki: Abdurrahman bin Mehdi, bu hadis-i rivâyet etmezdi. Muğire bin Şu’be’den maruf olan hadis şudur. Gerçekten Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem mestleri üzerine mesh etti.

Ebû Dâvud dedi ki: Şu hadis yukarıda geçtiği gibi Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin çorapları üzerine mesh ettiği Ebû Musâ’l Eşari’den rivâyet olundu. Ama hadis muttasıl olmadığı gibi kavî de değildir.

Ebû Dâvud dedi ki: Ali bin Ebû Tâlib, İbn-i Mes’ûd, Berâ bin Azib Enes bin Mâlik, Ebû İmame Sehl bin Sa’d, Âmr bin Urys, çoraplar üzerine mesh ettiler. Ömer bin Hattab’tan ve İbn-i Abbas’tan da çoraplar üzerine mesh ettikleri rivâyet olundu. (Ebû Dâvûd, Taharet, 61/159)

Hadisin Açıklaması

Çoraplar üzerine mesh edilebilmesi için çorabın kalın, içine hemen su çekmeyecek şekilde sık, üç mil (6 kilometre) yürünebilecek kadar sağlam olması lâzımdır. Eğer bu şartlar bulunursa üzerine mesh caiz olur. Değilse caiz olmaz. Nalınlar üzerine meshe gelince Rasûlullah Efendimizin ayağında çorap varken nalın giyinmişti. Çorapını mesh ederken onunla birlikte nalına da mesh etmişti. Yoksa sadece nalına mesh etti manasına değildir.

Ahmed bin Hanbel hazretleri de çorap üzerine mesh edilebileceğini söylemektedir. Mâlik ve Şâfiî hazretlerine göre caiz değildir. Şâfiî hazretleri diyor ki, eğer deri ile kaplanmış olursa caizdir. Kalın olub içine su almamak şartıyla İmam Muhammed ve İmam Ebû Yusuf’a göre de çoraba mesh edilebilir. (Avnu’l-Mabud c. 1, s. 61)

Kaynak: İbrahim Koçaşlı, Sünen-i Ebî Davud ve Tercemesi, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

ÇORAP ÜZERİNE MESH EDİLİR Mİ?

Çorap Üzerine Mesh Edilir mi?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.