Cuma Namazının Sünneti ile İlgili Hadisler
Peygamberimiz (s.a.v.) cuma namazının sünnetini kılar mıydı? Cuma namazının ilk sünneti kaç rekattır? Cuma namazının son sünneti var mıdır? Cuma namazının sünneti ile hadis-i şerifler.
Ashab-ı kiramdan rivayet edildiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz’in cuma namazının farzından önce dört, farzından sonra da dört rekat namaz kıldığı belirtilir.
PEYGAMBERİMİZİN CUMA NAMAZININ SÜNNETİ İLE İLGİLİ HADİSLERİ
Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Biriniz cumanın farzını kılınca, ardından dört rekat namaz daha kılsın.” (Müslim, Cuma 67-69. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Salât 238; Tirmizî, Cuma 24; Nesâî, Cuma 42; İbni Mâce, İkâmet 95)
İbni Ömer radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem cumanın farzından sonra evine gitmedikçe namaz kılmazdı. Sonra evinde iki rekat namaz kılardı. (Müslim, Cuma 71. Ayrıca bk. Buhârî, Cuma 39; Nesâî, İmâmet 64; Cuma 43)
Hadisleri Nasıl Anlamalıyız?
Cuma namazından sonra kılınacak sünnetle ilgili olarak yukarıdaki hadislerden iki şey öğrenmekteyiz.
Biri Resûlullah Efendimiz’in, cumanın farzından sonra dört rekat namaz kılmayı ümmetine tavsiye ettiğidir. Diğeri de kendisinin, cumanın farzından sonra mescitte hiçbir namaz kılmayıp evine gittiği ve orada iki rekat namaz kıldığıdır.
Peygamber aleyhisselâm’ın mescitte namaz kıldırdıktan sonra orada sünnet kılmamasının sebebi, mescitte sünnet kıldığını görenlerin, bu namazı mutlaka kılınması gereken bir farz sanacağı ve onu mutlaka kılmaya çalışacağı düşüncesidir. Ümmetine külfet yüklemekten her zaman kaçmış olan Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem, işte bu anlayış sebebiyle mescitte sünnet kılmamıştır.
Yukarıdaki rivayetlerden farklı bir üçüncü rivayet daha vardır. Buna göre İbni Ömer cumanın farzından sonra iki rekat namaz kılmış, ardından dört rekat namaz daha kılmıştır. Bunların her birini savunanlar, cumanın farzından sonra dört rekat sünnet kılınmalıdır veya herkes evinde iki rekat sünnet kılmalıdır, diyenler vardır. Hanefîler’in büyük imamı Ebû Yûsuf, cumanın farzından sonra dört, ardından da iki rekat sünnet kılmayı uygun görmüştür. Hanefîler’in görüşü de budur.
Cumanın farzından sonraki sünnetleri evinde kılabilecek kimselerin, Resûl-i Ekrem’in sünnetine uyarak bu sünnetleri evlerinde kılmaları daha uygundur. Ama evinde kılamayacak olanlar camide kılmalıdır. Zira günümüzün değişen şartları buna mecbur etmiştir. Öte yandan bu sünnetlerin farz zannedilmesi gibi bir korkunun kalmayışı da dikkate alınmış olmalıdır ki öteden beri yaygın olarak câmide kılınagelmiştir. Bazı sahâbîlerin uygulamasından öğrendiğimize göre cumanın son sünnetleri ya farz kılınan yerlerden ayrı bir yerde kılınmalı veya farzdan sonra hemen sünnete durulmayıp biriyle bir iki kelime konuşmalı, böylece farzla sünnet birbirinden ayrılmalıdır.
Cuma namazından önce sünnet kılınacağına dair kesin bir rivayet yoktur. Fakat Hanefîler ile Şâfiler cumanın farzından önce dört rekat namaz kılınmasını uygun görmüşlerdir. Delillerinden biri, “Her ezan ve kamet arasında namaz vardır” hadisidir. Diğer delilleri de İbni Ömer’in cuma namazından önce uzun uzadıya namaz kılması ve Resûlullah Efendimiz’in de böyle yaptığını söylemesi (Ebû Dâvûd, Salât 238), ayrıca Abdullah İbni Mesut’un cumanın farzından önce dört, farzından sonra da dört rekat namaz kılmasıdır. (Tirmizî, Cuma 24)
Zuhr-i Âhir Meselesi
Yeri gelmişken, burada, zuhr-i âhir (son öğle namazı) diye bilinen namaza kısaca temas etmekte fayda görüyoruz. Cuma namazının sahih olması için şart koşulan bazı esaslar vardır. Bu şartların gerçekleşmediği korkusuyla bazı kimseler, cumanın dört rekat son sünnetinden sonra, zuhr-i âhir adıyla dört rekat daha namaz kılınmasını uygun görmüşlerdir. Zuhr-i âhiri gerekli görenlerin, gerçekleşmediğinden korktukları en önemli şart, birden fazla câmide cuma namazı kılınmasıdır. Zira bir yerleşim bölgesinde, cuma namazı bir yerde kılınmalıdır. Şayet bir şehir halkını bir yerde toplamak mümkün değilse, cuma namazı için gerektiği kadar cami tahsis etmelidir. Gerektiğinden fazla cami varsa, oralarda kılınan cuma namazı sahih olmaz. Şâfi ve Hanbelî âlimlere göre, cumayı ilk önce kılanların namazı sahih olur, geç kalanlarınki ise sahih olmaz. Cumayı geç kıldığını bilenler, zuhr-i âhir kılmalıdır.
Kıldığı cuma namazının sahih olmaması ihtimalini göz önünde bulunduranlara göre, zuhr-i âhir öğle namazı yerine geçer. Onlara göre zuhr-i âhire şöyle niyet etmelidir: “Vaktine yetiştiğim halde henüz edâ etmediğim son farzı kılmaya niyet ettim.”
Zuhr-i âhire karşı olan âlimler iki kısımdır.
Bir kısmına göre “Şüphe ibadeti geçersiz kılar” görüşünden hareketle, “cuma namazı sahih olmamışsa, bari öğle namazının farzını kılayım” diyerek zuhr-i âhir kılmak mekruhtur, hatta zuhr-i âhir kılmak cuma namazını geçersiz kılar, demişlerdir.
Zuhr-i âhire karşı olan diğer âlimlere göre, kılınan o cuma namazının sahih olduğuna inanılıyorsa, öğle namazı kılmaya gerek yoktur. Sahâbe, tâbiîn ve müctehid imamlar devrinde kılınmayan zuhr-i âhiri kılmak, dinde olmayan bir ibadeti âdet haline getirip dine yamamaktır ki bu bir bid’attir, günahtır.
Ülkemizde Cuma Namazı Meselesi
Türkiye’nin İslâm yurdu değil dârülharp olduğu veya şartlara uygun devlet başkanı bulunmadığı gibi iddiaları ileri sürerek ülkemizde cuma namazı kılınamayacağını söyleyen kimseler zaman zaman ortaya çıkmaktadır. Bunlar İslâm âlimlerinin büyük çoğunluğunun görüşünü bir yana atarak, kendi anlayışlarına uygun buldukları fikirlerin arkasına düşen kimselerdir. Bu memlekette İslâm ve Müslüman gerçeğini en canlı şekilde ortaya koyan ibadet cuma namazıdır. İslâm aleyhtarlarını ister istemez susmaya veya en azından seslerini kısmaya mecbur eden böyle bir imkânı ve gücü kaldırıp atmaya kimsenin hakkı yoktur. Ayrıca Müslümanların haftada bir toplanmasına, kendi meselelerini görüşmesine, İslâm kardeşliği şuurunu pekiştirmesine vesile olan bu fırsatı gözden çıkarmayı ancak akıldan nasibi olmayanlar düşünebilir.
Cuma namazının vazgeçilmezliği, Peygamber Efendimiz’in beyanlarıyla açıkça görülecektir. Cuma namazı kılmak için aranan şartların birer ictihad konusu olduğunu düşündüğü anlaşılan Hindistanlı şöhretli âlim Sıddık Hasan Hân’ın şu sözleri, ülkemizde cuma namazı kılınabilmesi için yeterli şartların bulunmadığını iddia edenlere güzel bir cevap teşkil etmektedir: “Cuma namazı için devlet başkanı, şehir, muayyen sayı, câmi ve tek câmide kılınma gibi şartların aranacağına dair Kitap ve Sünnet’ten hiçbir delil yoktur.” (er-Ravdatü’n-nediyye, Beyrut 1410/1990, I, 174-185; Cuma konusunda geniş bilgi için bk. Hayreddin Karaman, İslâm’ın Işığında Günün Meseleleri, İstanbul 1982, I, 14-63)
Hadislerden Öğrendiklerimiz
- Cumanın farzından önce dört, buna imkân bulamayanlar ise iki rekat sünnet namaz kılmalıdır.
- Cumanın farzından sonra en az iki veya dört yahut altı rekat sünnet namaz kılmak sevaptır. Hanefîler cumanın farzından sonra önce dört, sonra iki rekat sünnet kılmayı daha uygun görmüşlerdir. Bu namazlar evde de camide de kılınabilir.
- Cumanın farzından sonra câmide iki rekat, oradan ayrılıp evine gidince, evinde de ayrıca iki rekat namaz kılmak sünnettir. Herkes durumuna uygun olanı yapabilir.
Kaynak: Riyazüs Salihin, Erkam Yayınları
YORUMLAR