Cum'a Suresi 7. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

Kuran Meali ve Tefsiri

Cum'a Suresi 7. ayeti ne anlatıyor? Cum'a Suresi 7. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...

Cum'a Suresi 7. Ayetinin Arapçası:

وَلَا يَتَمَنَّوْنَهُٓ اَبَدًا بِمَا قَدَّمَتْ اَيْد۪يهِمْۜ وَاللّٰهُ عَل۪يمٌ بِالظَّالِم۪ينَ

Cum'a Suresi 7. Ayetinin Meali (Anlamı):

Oysa onlar işledikleri günahlar yüzünden ölümü asla istemezler. Allah ise, o zâlimleri çok iyi bilmektedir.

Cum'a Suresi 7. Ayetinin Tefsiri:

Yahudiler kendilerini Allah’ın oğulları ve O’nu çok seveni dostları olduklarını iddia ediyorlardı. (bk. Mâide 5/18) Allah Teâlâ, “samimi iseniz ölümü temenni edin” buyruğuyla onların bu iddialarını yalanladı. Onlar öyle zulümler işlemiş, öyle haksızlıklar yapmışlardır ki, ölüp de onların cezasıyla karşılaşmak istemezler. Yine onlar, kendilerinin kitap ehli olduklarını, Arapların ise kitabı olmadığını, dolayısıyla onlardan üstün bir konumda bulunduklarını iddia ediyorlardı. Allah Teâlâ onları 5. âyette kitap taşıyan merkeplere benzetmek suretiyle bu övünmelerini reddetti.

Yahudilerin ölümü asla temenni etmeyecekleri konusuna Bakara sûresinde şöyle yer verilmişti:

“Rasûlüm, onlara şöyle de: «Eğer âhiret yurdunun saadeti, başkalarına değil de Allah yanında sadece size ait ise ve siz de bu inancınızda samimi iseniz, haydi ölümü isteyin de görelim!» Fakat onlar, daha önce işledikleri günahlar yüzünden hiç bir zaman ölümü isteyemezler. Allah, o zâlimleri çok iyi bilir. Elbette sen onları, insanların yaşamaya en düşkünü olarak bulursun. Hatta onlardaki hırs müşriklerde bile yoktur. Her biri bin yıl yaşamak ister. Oysa ömrünün uzatılması onu azaptan uzaklaştıracak değildir. Çünkü Allah onların bütün yaptıklarını görmektedir.” (Bakara 2/94-96)

Demek ki, dünyayı ve yaşamayı, binlerce yıl yaşasa yine de doymayacak şekilde seven, dünyevî hazları uğruna hiçbir zulüm ve haksızlıktan çekinmeyen kimselerin, her ne kadar dilleriyle Allah dostluğundan dem vursalar da, gerçekten O’na vuslat için ölümü temenni etmeleri elbette zordur. Gönlün ölümü temenni etmesi, ancak ilâhî vuslat arzusunun orada karar kılması, maddenin değerinin sıfırlanıp mânanın yüksek değer kazanmasıyla mümkündür. Resûlullah (s.a.s.)’in hali buna ne güzel misaldir. O (s.a.s.), vefatı esnâsında “er-Rafîka’l-A’lâ, er-Rafîka’l-A’lâ…” diyerek ruhunu teslim etmiş, en sevdiği Rabbine kavuşmuştu. Sahâbe-i kirâmda ve hak dostlarında da bu hallerin tecelli ettiği görülür. Bu gerçek, canı Allah’a adamanın dostluk imtihanında çok mühim bir yer tuttuğunu göstermektedir. Akla uygun olan da canı sahibine seve seve vermeye hazır olmaktır. Çünkü ne kadar kaçılsa da eninde sonunda ölüm, herkesi kesinlikle yakalayacak, ruhunu bedeninden ayırıp Rabbin huzuruna götürecektir. Gizli ve açık her şeyi bilen Allah, onu hesaba çekecek, bütün yaptıklarını bir bir haber verecek ve amellerinin karşılığını ceza veya mükâfat olarak ödeyecektir.

Selmân-ı Fârisî (r.a.), hâli şöyle olan insanlara şaştığını ifade eder:

  Dünyaya hırsla sarılır, ama ölüm onu arayıp duruyor.

  Allah’ı ve âhireti unutmuş; ama o unutulmuş değil.

  Güler; ama bilmez ki, Rabbi ondan râzı mı değil mi.” (Velîler Ansiklopedisi, I, 72-73)

Davûd-i Tâî, Süfyân-ı Sevrî’ye şöyle nasihat eder:

“Soğuk su içiyorsun, en güzel ve en tatlı yemekleri yiyorsun, yürürken de gölgelerde yürüyorsun. Durumun bu iken ölümü nasıl seveceksin. Yüce Allah’a nasıl varacaksın.”

Bunu dinleyen Süfyân içli içli ağlamaya başladı. (el-Hadâiku’l-Verdiyye, s. 362)

 O halde ey mü’minler, dünyanın fânî ve ölümün gerçek olduğunu kesinlikle unutmayıp bütün gücünüzle Allah’a kulluğa ve O’nu zikre sarılın:

Cum'a Suresi tefsiri için tıklayınız...

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

Cum'a Suresi 7. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...