Cüneyd-i Bağdâdî Hazretleri’nden Hikmetli Sözler ve Tavsiyeler

Cüneyd-İ Bağdâdî Hazretleri’nden hikmetli sözler ve tavsiyeler...

Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz buyurur: “Din, nasihattir.” (Müslim, Îmân, 95)

Cenâb-ı Hakk’ın insanlığa muhteşem ikrâmı, ebedî ve mükemmel mûcizesi olan Kur’ân-ı Kerim; baştan sona hikmettir, öğüttür, nasihattir, ibret dolu kıssa ve bin bir hissedir.

Başta sahâbî efendilerimiz olmak üzere, bütün Hak dostları Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in zamana yayılmış zirve mâhiyette, müstesnâ talebeleridir.

CÜNEYD-İ BAĞDÂDÎ HAZRETLERİ’NDEN HİKMETLİ SÖZLER VE TAVSİYELER

“Bir kişiyi havada uçarken bile görseniz, hâli Kitap ve Sünnet’e uymuyorsa bu bir (kerâmet değil) istidraçtır.” 

MELEKLERİ CEZBEDEN

Cüneyd-i Bağdâdî -kaddesallâhu sırrahû- bir gün yolda giderken gökten meleklerin indiğini ve yerden bir şeyler kapıştıklarını gördü. Onlardan birine;

“–Kapıştığınız şey nedir?” diye sordu.

Melek cevap verdi:

“–Bir Allah dostu buradan geçerken iştiyakla bir «Ââh!..» çekti ve gözünden birkaç damla yaş döküldü. Bu vesileyle Cenâb-ı Hakk’ın rahmet ve mağfiretine nâil olalım diye o damlaları kapışıyoruz.”

YUVAMDAN BİR KUŞ KAÇMIŞ!

Cüneyd-i Bağdâdî Hazretleri’nin bir talebesi, düştüğü bir zaaf neticesinde ağır bir günah işler, son derece mahcup olup dergâhtan kaçar.

Aradan bir müddet geçtikten sonra, sohbet arkadaşlarıyla çarşıdan geçmekte olan Cüneyd-i Bağdâdî’nin gözüne bu talebesi ilişiverdi.

Talebe, hocasını fark edip, utancı sebebiyle oradan hızla uzaklaştı. Durumu sezen Cüneyd -kaddesallâhu sırrahû-, yanındaki sohbet arkadaşlarına dönüp;

“–Siz gidin, benim yuvamdan bir kuşum kaçmış!” deyip, talebesinin ardınca gitti. Geri dönüp bakan talebe, hocasının kendisini takip etmekte olduğunu görünce, daha da heyecanlandı ve adımlarını sıklaştırdı. Gide gide bir çıkmaz sokağa girdi. Mahcubiyetin verdiği telaşla, gayr-i ihtiyârî başını duvara çarptı. Hocasını karşısında gördüğünde ise renkten renge girdi ve başını önüne eğdi. Cüneyd -kaddesallâhu sırrahû-;

“–Evlâdım! Nereye gidiyorsun, kimden kaçıyorsun? Bir hocanın talebesine yardım ve himmeti asıl böyle zor günlerde ve müşkil zamanlarda olur.” dedi ve onu şefkatle alıp dergâha götürdü. Hocasının ayaklarına kapanan talebe, yaptığına pişman olup tevbe etti.

ZİKİRLE GELEN İRFAN

Cüneyd-i Bağdâdî -kaddesallâhu sırrahû- Hazretleri’ne birisi gelip;

“–Üstâdım; «Lâ ilâhe illâllâh»ın mânâsı nedir?” diye sorar.

O büyük Hak dostu şu cevabı verir:

“–Evlâdım bu sözü çokça tekrar et ki, mânâsının hakikatine eresin.”

GÖREN, DELİL ARAR MI?

«Evliyâullâh»ın büyüklerinden Cüneyd-i Bağdadî Hazretleri, bulunduğu mahalde birtakım insanların telâş ve merak içerisinde bir yere doğru koşuşturduğunu görünce onlara sordu:

“–Böyle telâş ve heyecan ile nereye gidiyorsunuz?”

Onlar;

“–Falan yerden bir âlim gelmiş! Allah Teâlâ’nın varlık ve birliğini bin bir delille îzâh ediyormuş! Onun bu delil ve îzahlarından istifâdeye gidiyoruz. İstersen sen de buyur!” dediler.

Bunun üzerine Cüneyd Hazretleri, buruk bir tebessümle onlara bakarak şöyle dedi:

“–Gören gözler, işiten kulaklar ve hisseden kalpler için kâinatta sayısız ilâhî şahâdet terennümleri ve deliller var. Bizzat Cenâb-ı Hakk’ın kendisi hakkında nice şahâdeti var.

Ey ahâlî!

Bütün bunlara rağmen şüphesi olan varsa, buyursun gitsin! Bizim gönlümüzde gümânın (şüphenin) kırıntısı dahî yoktur.”

Nitekim bu mânâyı, mârifet erbâbı şöyle açıklar:

“Cenâb-ı Allah, asla gāib değildir. Ancak bizim beşerî istîdat ve idrâkimiz açısından; «Zuhûrunun şiddetinden gāibdir.» denilebilir.”

MAHLÛKĀTA ŞEFKAT

Cüneyd-i Bağdâdî -kaddesallâhu sırrahû-, bir sabah, namaza gideceği sırada cübbesinin üzerine yatmış, uyuyan bir kedi görmüştü. Onu rahatsız etmemek için o gün namaza cübbesiz gitmeyi düşündüyse de, uygun bulmadı. Kediyi rahatsız etmeden, onun yattığı kısmı usulca kesti ve kesik cübbesiyle camiye gitti. Kedi de uykusuna devam etti.

ŞÜMULLÜ TARİFLER

  • Şükür, Allah Teâlâ’nın lutfettiği nimetle O’na âsî olmamak ve o nimeti günaha sermâye etmemektir.

Hayâ, Yüce Mevlâ’nın sayısız nimetlerini görme ve bu nimetler karşısında ne kadar kusurlu olduğumuzu fark etme hâlidir.

Sabır, yüzünü ekşitmeden acıyı içmektir.

Belâ ve musîbetlere sabır; âriflerin kandili, dervişlerin dersidir. Ama gafiller bunu idrâk edemezler.

Tasavvuf;

  • Hakk’ın, seni senliğinde öldürmesi ve kendisi ile ihyâ etmesidir.
  • Sulhü olmayan bir cenktir.

İhlâs, ameli mânevî bulanıklıktan tasfiye etmektir.

SERMÂYE BİL!..

Dünyanın bir günü, âhiretin bin senesinden daha hayırlıdır.

Çünkü dünyanın bir gününde rızâ-yı ilâhîyi tahsil etme imkânı vardır.

Âhirette ise dünyadaki gibi amel-i sâlihler yapıp da kazanma imkânı yoktur. Orada sadece hesap vardır.

Cüneyd-i Bağdâdî Hazretleri buz satan bir satıcıya rastlar. Satıcı;

“–Sermâyesi erimekte olan insana yardım edin!” diye nidâ eder.

Cüneyd Hazretleri bu sözü duyunca düşüp bayılır.

GERİYE NE KALDI?

Allah dostlarından Cüneyd-i Bağdâdî Hazretleri’ni, vefâtından sonra bir zât rüyasında gördü. Kendisine;

“–Ne haber var, ey Allah Rasûlü’nün torunu?” diye sordu.

O da cevâben buyurdu ki:

“–Okuduğumuz ilmî ibareler kenarda kaldı.

Keşfî işaretler de kenarda kaldı.

Bize gecenin ortasında kıldığımız rekâtlardan başka bir şey fayda vermedi.”

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Asr-ı Saâdetten Günümüze HİDÂYET REHBERLERİ, Yüzakı Yayıncılık

İslam ve İhsan

CÜNEYD BAĞDADİ HZ. KİMDİR?

Cüneyd Bağdadi Hz. Kimdir?

CÜNEYD-İ BAĞDADİ HAZRETLERİ’NİN DUASI

Cüneyd-i Bağdadi Hazretleri’nin Duası

CÜNEYD-İ BAĞDADİ HAZRETLERİ’NİN SOHBETİ

Cüneyd-i Bağdadi Hazretleri’nin Sohbeti

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.