Cünüp İken Teyemmüm Almak ile İlgili Hadisler

Cünüp iken teyemmüm alınır mı? Cünüp iken teyemmüm almak ile ilgili hadisler…

Ebû Zer radıyallahu anh’dan:

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in yanında biraz koyun toplanmıştı. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ‘Ey Ebû Zer, bunları badiyeye (sahraya) çıkar,” dedi. Ben de Rebze’ye çıktım, orada cünüp oldum. Beş altı gün bekledim. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e geldim. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem “Sen Ebû Zer misin?” dedi. Ben seslenmedim.

“Ebû Zer, annen seni kaybetsin, annen ölsün,” buyurdu. Benim için siyah bir cariyeden su istedi. Cariye içinde su bulunan bir kâse getirip beni bir elbise ile örttü, deveyi sütre edinip yıkandım da sanki üzerimden bir dağ atmış gibi oldum. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, “Temiz, toprak, mü’minin abdest suyudur. İsterse on sene su bulamasın, suyu bulduğu zaman onunla azalarını yıkar. Su ile abdest daha hayırlıdır,” buyurdu. Müseddet, rivâyetinde sadakadan koyuncağızlar, dedi.

Ebû Dâvud dedi ki: Amr’ın hadis-i daha tamamdır. (Ebû Dâvûd, Taharet, 125/332; Tirmizî, Kitâb’ut-Tahâret, b. 82, n. 124, s. 211,c. 1; Neseî, Kitâb’ut-Tahâret, b. 110, n. 323, s. 171, c. 1)

Hadisin Açıklaması

Rebze: Medine’ye üç mil mesafede bir köydür. Zâtı Irk’a yakındır.

Sekiletke Ümmüke: Araplarda çok kullanılan bir tabirdir. Dua değildir. Annen çocuğunu kaybetsin demektir. “Ümmüke veyl” de dua için değil tabir olarak kullanılmıştır. Çünkü Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, bedduadan çok sakınırdı.

Bu hadis-i şerif, bir teyemmümle bir kaç vakit namazın kılınabileceğini ifade eder. İmâm-ı Âzam’ın görüşü de böyledir. Bir de teyemmüm etmiş kimse suyu bulursa abdestinin bozulacağına delâlet eder.

*

Benî Âmir’den bir zattan rivâyet olunduğuna göre; şöyle demiştir:

Müslüman olunca, dinim beni düşündürdü, gayrete getirdi. Ebû Zer’e geldim. Ebû Zer, şöyle dedi: Ben Medine’ye gelince, Medine’yi (sıhhatim bakımından) hoş görmedim.

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bana koyun ve deve sürülerinin (bulunduğu yere gitmemi) emretti. Ve sütlerinden iç, buyurdu. (Hammâd) diyor ki: Sidiklerinden (iç buyurduğunu) zannediyorum.

Ebû Zer dedi ki: Sudan uzak kalıyordum. Halbuki, yanımda ailem de vardı. Cünüp olurdum da gusülsüz namaz kılardım.

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem mescidin gölgesinde ashab[1]ından bir topluluk içinde otururken, öğle vakti yanına geldim. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem “Ebû Zer sen misin?” dedi.

Evet benim, helak oldum, ey Allah’ın Rasûlü, dedim.

“Seni ne helak etti?” buyurdu. Sudan uzak kalıyorum, hanımım da yanımda olduğu için cünüp oluyor, gusülsüz namaz kılıyorum, dedim.

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bana su istedi. Siyah bir cariye bir kâsede su getirdi, dolu olmadığı için su hareket ediyordu. Devenin arkasına gizlenip yıkandıktan sonra geldim.

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Ey Ebû Zer, on sene su bulamazsan da temiz toprak mü’minin abdest suyudur. Suyu bulunca vücudunu yıka,” buyurdu.

Ebû Dâvud dedi ki: Bu hadis-i Hammâd bin Zeyd, Eyüb’den rivâyet etti. (Develerin idrarını) zikretmedi.

Ebû Dâvud dedi ki: Bu hadis sahih değildir. Develerin idrarı hakkında Enes’in hadisinden başka hadis yoktur. Enes’in hadis-i ile Basra halkı teferrüt eti. (Başkaları onu rivâyet emediler.) (Ebû Dâvûd, Taharet, 125/333)

Hadisin Açıklaması

Züt: Develerin sayısı ondan aşağı olursa, bu isim verilir. Çoğulu Ezvad gelir.

Reht: Sayısı ondan aşağı olan, içinde kadın bulunmayan erkek topluluğuna da denir.

İcteveytü: Hoş görmedim. Orada durmam güçleşti. Hastalığa tutuldum, manâsına gelir.

Us: Tas demektir.

Yetehazhazu: Hareket eder demektir.

Bu hadiste ravinin şüpheye düşüp Hz. Ebû Zer’e develerin idrarlarından iç, buyrulursa bu tedavi maksadı ile Ebû Zer’e mahsus bir tavsiyedir. Bununla beraber hükmü mensuhtur kaldırılmıştır. (Bezlül, Mechüd, c. 3, s. 56)

Kaynak: İbrahim Koçaşlı, Sünen-i Ebî Davud ve Tercemesi, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

TEYEMMÜM NASIL ALINIR?

Teyemmüm Nasıl Alınır?

ABDEST VE TEYEMMÜM İLE İLGİLİ HADİSLER

Abdest ve Teyemmüm ile İlgili Hadisler

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.