Dabbetül Arz Nedir? Dabbetül Arz Ayeti ve Tefsiri, Açıklaması (Neml Sûresi 82)

Dabbetül Arz nedir? Dabbetül Arz Kuran'da hangi ayette geçiyor? Dabbetül Arz'ın geçtiği ayet ve ayetin açıklamasını, tefsirini Dr. Adem Ergül yapıyor.

NEML SURESİ 82. AYETİN TEFSİRİ

دَٓابَّة الْاَرْضِ  (dâbbetü’l-arz), kıyâmetin büyük alametlerinden biridir. Bu hususta Allah Resûlü (s.a.s.) şöyle buyurur:

“Şu üç husus ortaya çıktığı vakit, eğer kişi önceden iman etmemiş veya mü’min olarak herhangi bir hayır işlememiş ise, hiçbir nefse o vakit inanmasının bir faydası olmayacaktır. Bunlar: Güneşin batıdan doğması, Deccâl ve Dâbbetü’l-Arz’ın çıkmasıdır.” (Müslim, İman 249)

Abdullah b. Ömer (r.a.)’e göre bu hadise, dünyada iyiliği emreden ve kötülüklerden sakındıran hiçbir fert kalmadığı zaman vuku bulacaktır. (Taberî, Câmi‘u’l-beyân, XX, 17)

Fakat bahsedilen yaratığın bir hayvan mı, yoksa bütün yeryüzünü istila edecek bir hayvan türü mü, yahut bunun temsilî bir anlatım mı olduğu hususu açık değildir. Fakat âyet-i kerîme açıkça yerden bir canlının çıkacağını ve bunun insanlarla Allah’ın âyetlerine tam olarak iman etmemeleriyle alakalı konuşacağını beyân etmektedir. Buna bu şekilde inanmak gerekir. Konuşmanın muhtevâsı ise şu istikâmettedir: “İnsanlar, kıyameti haber veren ayetlerimize inanmadılar. Bahsedilen kıyamet şimdi gelmek üzeredir. Dolayısıyla Allah’ın verdiği haberin doğru olduğunu şimdi herkes kesinlikle anlayacaktır.”

Dâbbetü’l-Arz’ın olağanüstü bir şekilde konuşması, elbette ki istediği herhangi bir şeye konuşma kuvvetini veren Allah’ın kudretini gösteren bir delildir. O, bu kuvveti, kıyametten önce bir tek hayvana verecek, fakat kıyametten sonra bu istidâdı daha başka varlıklara da ihsan edecektir. Mesela, insanın her uzvu; gözü, kulağı, eli, ayağı, hatta derisi bile yüksek sesle konuşacak ve Cenab-ı Hakk’ın mahkemesinde şâhitlik edeceklerdir. (bk. Yâsîn 36/65; Fussılet 41/20-22) (Prof. Dr. Ömer Çelik - kuranvemeali.com)

İslam ve İhsan

DABBETÜL ARZ NEDİR, KİMDİR?

Dabbetül Arz Nedir, Kimdir?

KIYAMET ALAMETLERİ

Kıyamet Alametleri

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.