Dağ Nedir? Dağlar Nasıl Oluşur?
Dağ nedir? Dağlar nasıl oluşur? Dağların insanlara ve diğer canlılara faydaları nelerdir? Dağların görevi nedir? Dağlar ile ilgili ayetler nelerdir? İşte dağların oluşumu ve hikmetleri...
Dağ, çevresindeki karasal alanlardan daha yüksek olan kara kütlelerine verilen isimdir. “Dağlık” sıfatı, dağlarla ilişkili ve kaplı alanları tanımlamak için kullanılır.
DAĞLAR NASIL OLUŞUR?
Dağlar iki şekilde oluşur:
- Kıvrımlı Dağlar:
Yer kabuğundaki çok geniş çukurluklara denir. Bu çukurluklar akarsular, rüzgarlar, buzulların etkisiyle biriken tortular, kıtaların kaymasıyla yan basınçlara uğrarsa yumuşak olan tabakalar kıvrılarak yükselir ve dağlar oluşur. Bu dağların yükselen kısımalarına antiklinal, çukurda kalan kısımlarına senklinal denir.
- Kırıklı Dağlar:
Jeosenklinallerde biriken tortular kıvrılamayacak kadar sert ise bu dağlar kırıklı dağlar olarak meydana gelir.
DAĞLAR İLE İLGİLİ AYETLER
Yeryüzündeki kara parçalarının dörtte birini dağlar oluşturur. Dağların, yeryüzünün düzeni ve hayat şartlarının kolaylaştırılması bakımından sayısız yararları vardır. Bu bakımdan Kur’ân-ı Kerîm’de dağlardan sık sık bahsedilir. Lokmân Sûresi’nde şöyle buyrulur:
“Yeryüzünde, sizi sarsmasın diye sâbit ulu dağlar yerleştirdi.” (Lokmân,31/10) Yeryüzünde dağların bulunuşunun pek çok sebebi vardır. Bunun için Yüce Allah, Kur’ân’ın çeşitli yerlerinde insanların dikkat nazarlarını bu noktaya çekmektedir.[1]
Allah Teâlâ, Nebe Sûresi’nde şöyle buyurur:
“Biz, yeryüzünü bir döşek (beşik), dağları da birer kazık yapmadık mı?” (Nebe, 78/6-7) Dağların “kazık” olmasının anlamı üzerinde biraz duralım. Yüce Allah, yeryüzünü insanların yaşamasına elverişli şekilde yaratmıştır. İnsan için döşeğin önemi bellidir. Allah, yeryüzünü bir döşek yaptığını bildirerek insanlara olan lütfunu hatırlatıyor.
Dağların kazık olması, bu döşeğin konumunu sağlamlaştırmak içindir. Dağlar olmasa o döşekte oturma imkânı olmayacak ve huzur kalmayacaktır.
Yeryüzünün yaşamaya uygun bir şekilde meydana gelmesi için yerçekiminin merkezden çevre yüzüne doğru yayılması ve içten gelen püskürmelere karşı dayanıklılık sağlanması gerekir. Karalarla denizler birbirinden ayrılmış, karalar deniz yüzünden çeşitli yüksekliklerde yükseltilerek deniz sularının gel git ile kara parçalarını istilâsından kurtarılmıştır. Dağlar sayesinde nehirlerin akıntısını sağlayacak kanallar oluşturulmuştur.
Dağlar, rüzgâr, bulut ve yağmurların çeşitli hareketlerle dağıtılmasını sağlar. İnsanlar arasındaki harplerde bir koruma vazifesi görür. Doğal âfetleri engeller, insanın bunlardan korunmasını sağlar. Kur’ân, dağların önemini anlatmak için Kıyâmet günü dağların yerinden yürütülüp serap haline geleceğini anlatır.[2] Dağların en mühim rollerinden birisi de dünyanın kabuk tabakasının birbiriyle tutunmasını sağlamasıdır. Bir direğin çadırı tuttuğu gibi dağlar da dünyayı tutarlar.[3]
DAĞLARIN FAYDALARI
Dağların sağladığı faydalar sayılamayacak kadar çoktur. Özetle;
1) Dünya, dakikada 27 km hızla kendi ekseni etrafında, saatte 110000 km hızla güneşin etrafında dönmektedir. Eğer kara parçalarının dörtte biri dağlar olmasaydı, sarsıntılar meydana gelir, denge olmazdı.
2) Dağlar, şiddetli kasırgalar ve fırtınaların zararını önlerler.
3) Hava akımını ayarlamada rol oynarlar.
4) Kaplı bulunduğu bitki örtüsüyle havayı temizleyip filitre vazifesi yaparlar.[4] Kışın yağan karlar, yüksek dağların tepelerinde kalır. Zamanla eriyerek yere doğru akar ve nehirleri doldurur. İnsanlar, bu sudan içerler, hayvanlarını ve arazilerini sularlar.
Dünya, ekvator itibariyle dakikada 27 km hızla kendi etrafında; saatte 110000 km hızla güneşin etrafında ve güneş sistemiyle birlikte saatte 72000 km hızla Herkül Burcuna doğru hareket etmekte olduğu hâlde, bu hızlı hareketiyle bizi sarsmamasının sebebi, yeryüzündeki yerleşmiş olan dağlardır. Dünya karpuz gibi düz ve pürüzsüz olsaydı, bugünkü nimetlerin ve kaynakların çoğu belki olmazdı. Belki yeryüzü bir çöl halini alırdı. Sık aralıklarla sarsıntılar olabilirdi. Kur’ân-ı Kerîm bu konuda bir fikir vermekte, araştırma ve inceleme işini ilim adamlarına bırakmaktadır.[5]
Depremlerin, toprak kaymalarının, erozyonların yumuşak zeminli arazilerde çokca görülmesi, dağların insan hayatı bakımından önemini göstermektedir. Çoğunlukla sel felaketleri de toprak zeminlerde görülür. Dağlar, genellikle taş ve kayalardan oluştuğu için son derece sağlam bir zemine sahiptir. Çoğunlukla kaymalar, heyelânlar, erozyonlara buralarda rastlanmaz.
Eski devirlerde yerleşim merkezlerinin dağ sırtlarına kurulduğunu görürüz. Demek ki bunun bir anlamı vardı. Esasen dağ eteklerinde korunma daha kolay olur. Dağlar olmasa, herhâlde denizler kara parçalarını yutup giderdi. Ayrıca dağların, üzerlerinde yetiştirdikleri ormanlar, içlerinde taşıdıkları çok çeşitli madenler bakımından da insanlar açısından önemi büyüktür.
Yüce Yaratıcı dağların çoğunun içine insanlar için çok değerli madenler yerleştirmiştir. Dağlarda sadece madenler bulunmaz, aynı zamanda insanlar için çok değerli olan kömür ve mermer gibi maddeler de bulunur.
Yüce Allah, yeryüzünün insanları sarsmaması için sağlam dağlar koyduğunu, doğru yolu bulmak için ırmaklar ve yollar meydana getirdiğini bildirir. Nahl Sûresi’nde şöyle buyurur:
“Sizi sarsmaması için yeryüzünde sağlam dağları; doğru yolu bulmanız için de ırmakları ve yolları meydana getirdi. Daha nice alâmetler (yarattı). Onlar, yıldızlarla da yollarını doğrulturlar.” (Nahl, 16/15-16).
Yeryüzündeki dağların bir an için olmadığını farz etsek, o takdirde yer kabuğu üzerinde 2-2,5 km kalınlığında bir su tabakası oluşur. Yani okyanuslar yeryüzünü kaplar ve yeryüzünde bugünkü hayat olmazdı. Yeryüzündeki dağların oluşumu gelişi güzel değil, belli bir plâna göredir. Dünyadaki belli başlı dağlara dikkat edecek olursak bunların çoğunlukla okyanuslar ve denizler boyunca uzandığını görürüz. Böylece bu dağlar, okyanusların ve denizlerin taşarak kara parçalarının sular altında kalmasını önlemektedir.
Dağlık alanların yükselmesi -tektonik hareketler ile- beraberinde çöküntüleri de getirir. Yükselen dağların yanı sıra çöken ova ve ara çukurlar, mağmaya yaklaşır. Böylece bu havzadaki yeraltı su sirkülasyonu mağmanın etkisiyle termal husûsiyet kazanır.
Dağlık alanlardan akıp gelen yüksek eğimli akarsu ve şelâlelerle hidroelektrik elde edilir. Dağların oluşumu insan hayatına sayısız nimetler getirmiştir. Bütün bunları kör tesâdüfe bağlamak büyük haksızlık ve idrâksizlik olur.[6]
Dipnotlar:
[1] Bk. Ra’d, 13/3; Hıcr, 15/19; Nahl, 16/15; Enbiyâ’, 21/31; Neml, 27/61; Lokmân, 31/10; Fussılet, 41/10; Kâf, 50/7; Mürselât, 77/27.
[2] Bk. Nebe’, 78/20.
[3] Fendi, a.g.e., s. 157.
[4] Celal Yıldırım, a.g.e., VIII,3907.
[5] Celal Yıldırım, a.g.e., IX,4741-4742.
[6] Celal Yıldırım, a.g.e., XIII,6756.
Kaynak: Prof. Dr. Mehmet Bulut, Delilleriyle İslam Akaidi, Erkam Yayınları