Damar Yolundan Verilen İlaçlar Orucu Bozar mı?

Damar yolundan verilen ilaçlar orucu bozar mı? İlacı aldıktan sonra oruca devam mı etmeli? Dr. Öğr. Üyesi Ahmet Hamdi Yıldırım cevaplıyor.

Vücuda dışarıdan alınan her şey orucu bozar. Bazı kimseler, bunun ilaç veya gıda olması arasında fark olacağını söylüyorlar, ancak nihayetinde ilaç da bir gıdadır. Yani vücudun olağanüstü durumlarındaki besin kaynağına ilaç diyoruz, normal zamanlardaki besinlere ise doğrudan gıda diyoruz. Dolayısıyla, ilacı gıdadan tamamen ayrı bir şey olarak değerlendirmek doğru olmaz.

Örneğin, birine verilen sıvı orucu bozuyor ama diğerine verilen sıvı bozmuyor denildiğinde, bunun mantıklı bir açıklaması olamaz. "Biri ilaç, diğeri gıda" demek yeterli bir gerekçe değildir. Usul-i fıkıh kaidelerimizde şöyle bir prensip vardır: Bir şeyin illet (hükmün dayandığı sebep) olabilmesi için sabit ve değişmez olması gerekir. Yani herkese ve her duruma aynı şekilde uygulanabilir olmalıdır. Bu bağlamda, vücuda dışarıdan alınan her şey orucu bozar.

Bu nedenle, oruçlu bir kimsenin dışarıdan herhangi bir madde almamaya özen göstermesi gerekir. Ancak, bir kimse dayanılmaz bir ağrı çekiyorsa ve acilen ağrı kesici alması gerekiyorsa, bu durumda iğne yapılabilir. Fakat sonrasında fırsat bulunduğunda, bu orucun gününe gün kaza edilmesi gerekir.

Bazı kimseler, "Madem orucum bozuldu, o zaman yemek yiyip içmeye devam ederim" şeklinde bir mantık yürütüyorlar. Ancak ibadetlerde bu tür düşünceler doğru değildir. Eğer bir kişi dayanılmaz bir ağrı içindeyse, yaşlılıktan dolayı büyük bir sıkıntı çekiyorsa, "Orucumu bozamam, az kaldı" diyerek ısrar etmek de ibadetin ruhuna aykırıdır. Çünkü ibadet severek ve isteyerek yapılan bir şeydir. Eğer gerçekten katlanılamayacak bir durum varsa, iğne veya ağrı kesici uygulanır. Ancak, daha sonra uygun bir zamanda bu orucun kazası yapılır. İbadetlerde ihtiyatlı olmak her zaman daha faziletlidir.

Bazı kardeşlerimizin dışarıdan sprey (fısfıs) kullanması gerekebiliyor veya tansiyonu çok yükseldiği için dil altı ilacı almak zorunda kalabiliyor. Bu tür zorunlu durumlarda kişi, gerekli olan tedbirleri alır ve sağlığını korur. Ancak, yine dediğimiz gibi, günlerin daha kısa olduğu bir dönemde bu oruçlar gününe gün kaza edilerek eksiksiz bir şekilde tamamlanmalıdır.

İslam ve İhsan

ORUCU BOZAN VE BOZMAYAN ŞEYLER NELERDİR?

Orucu Bozan ve Bozmayan Şeyler Nelerdir?

ORUCU BOZAN VE YALNIZ KAZAYI GEREKTİREN DURUMLAR

Orucu Bozan ve Yalnız Kazayı Gerektiren Durumlar

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.