Dar Elbise İle İlgili Hadis-i Şerifler

Dr. Murat Kaya Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz'in dar elbise ile ilgi hadis-i şeriflerini anlatıyor.

Câbir (r.a) şöyle buyurur:

“Seferlerinin birinde Nebiyy-i Ekrem (s.a.v) Efendimiz’le birlikte çıkmıştım. Bir gece bir işimden dolayı (huzûr-ı âlîsine) gittim. Baktım ki namaz kılıyordu. Benim de üzerimde bir tek elbise vardı. Onunla iştimâl edip (yâni ihrâma bürünür gibi bürünüp) yanı başında namaza durdum. Namazı bitirince:

«‒Câbir, gece (ortasında bu) gelişin sebebi nedir?» diye sordular.

İşimi arzettim. Sözümü bitirince:

«‒Ya şu gördüğüm iştimâl (bürünme) ne oluyor?» diye suâl buyurdular.

«‒Bir tek kumaş idi (onun için dar geldi, tam örtmedi!)» dedim. Bunun üzerine buyurdular ki:

«‒Kumaşın geniş olursa ona bürün, (bunun gibi) dar olursa (izâr olarak) beline bağla!».” (Buhârî, Salât, 6)

Sehl bin Saʻd (r.a) şöyle buyurur

“Zaman zaman bâzı erkekler, peştamal gibi alt taraflarına sardıkları tek ve küçük olan kumaşlarını, çocuklar gibi boyunlarının üzerinden bağlayarak Peygamber (s.a.v) Efendimiz’in yanında namaz kılarlardı. O vakit (arkada namaz kılan) kadınlara:

«‒Erkekler doğrulup oturmadan başınızı secdeden kaldırmayın!» diye tembih edilirdi.” (Buhârî, Salât, 6)

Şerh:

Câbir (r.a), elleri de elbisenin içinde kalacak şekilde bürünmüştü. Ellerini kullanmak istediğinde onları ancak elbisenin altından çıkarması gerekecekti. Bu durumda avret yerinin görünmesi ihtimâli vardı. Bu sebeple Rasûlullah Efendimiz (s.a.v) bu şekilde elbiseye bürünmeyi hoş görmemişlerdir.

Kumaş geniş olursa üstten îtibâren bütün vücudu güzelce örtmek emrediliyor. Zîrâ bu avret yerlerinin daha iyi örtülmesini sağlar. Kumaş dar olduğunda ise, yukarıdan, omuzlardan örtmeyip sadece bele bağlayarak izâr edinmek emrediliyor. Çünkü o dar ku­maşı yukarıdan örtünmek, avret yerinin açılmasına sebep olur. İmkânsızlık hâlinde, kumaşı peştamal gibi sadece alt tarafa sarmak da erkeklerin setr-i avreti için kâfidir.

Peygamber (s.a.v) Efendimiz’in bu emrinden anlaşılıyor ki, evvelki hadîs­lerde tarif buyrulan “iştimal (iltihâf, tevaşşuh): Tek parça kumaşa bürünmek” hep geniş olan tek elbiseye göre olup, dar gelen kumaşlar tek başına bürünmeye elverişli değildir. Dar kumaşlar bedeni ayakta iken örtse bile, eğilince avret yerlerinin açıl­ması kuvvetle muhtemeldir. Tek ve dar olan kumaşın bu mahzurunu bertaraf etmek için onu peştemal gibi bele bağlamak gerekmektedir.

Görüldüğü üzere Allah Rasûlü (s.a.v) Efendimiz, dar imkânlar içinde setr-i avreti gerçekleştirmek, ümmetinin avret yerlerini güzelce örtebilmek için gayret etmektedir. Bugün bazı insanlar geniş imkânlar içinde oldukları hâlde vücut hatlarını belli eden dar elbiseler giyerek namaz kılmaya çalışıyor, secdeye vardıklarında belleri açılarak avret sayılan yerleri dahi görünmeye başlıyor. Bu durum hem onların namazlarını bozuyor hem de arkada namaz kılan insanları rahatsız ediyor. O hâlde Müslümanlar, daha geniş ve uzun elbiseler tercih ederek setr-i avreti en güzel şekilde sağlamalıdırlar.

Câbir (r.a)’in bahsettiği sefer, Medîne-i Münevvere yakınlarında olan Buvât Gazvesi’dir. Buvât, Medine’den üç berîd veya daha fazla uzaklıktadır. Bu, Peygamber (s.a.v) Efendimiz’in ilk seferlerinden biridir.

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.