Dâvâ Erine Çok Tuzaklar Kurulur

Mısırlı alim, dâvâ adamı Hasan el-Bennâ’yı yolundan döndürmek isteyenler ona çok tuzaklar kurdular, ağlar attılar. Ama o, bu oyunlara aldanmadı.

Ali Ulvi Kurucu hocaefendi anlatıyor:

“Osmanlı’nın son Şeyhülislâmı Mustafa Sabri Efendi, Mısır’a hicret etmişti. Orada çok farklı kimselerle görüşmeler yapıyordu. Bir ara Filistin Müftüsü Emin el-Hüseynî ziyaretine gelmişti. Ona sordu:

“Hasan el-Bennâ ile görüşür müsünüz?” Onun cevabı şöyle oldu:

“Efendim, Müslüman dünyasında bugün görüşülecek birisi varsa, odur. Yılmadı, korkmadı. Kendisi bir ilk mektep hocasıdır. Dârülulûm’dan mezun olmasına rağmen, bilhassa bu mesleği tercih etmiştir... Kendisine pek çok cazip teklifler geldi. Fakat ihlâslı ve zeki arkadaş... Bunların kendisinin önünü kesmek, faaliyetlerine mani olmak için birer tuzak olduğunu biliyordu. Kabul etmedi.

Kahire Üniversitesi’nde İslâm Tarihi kürsüsünde profesörlük teklif ettiler. Yetmiş lira maaş ile... O sırada kendisi yirmi lira maaşlı bir ilk mektep muallimi. Teklifi reddetti ve onlara şöyle dedi:

“Alâkanıza teşekkür ederim. Fakat ben tarih mütehassısı değilim. Benim için yeni bir saha. Sabaha kadar hazırlayacağım dersleri, ertesi gün çocuklara vermeye çalışacağım. Maksat Mısır gençliğine faydalı olmaksa, ben size, bu işi çok daha iyi yapabilecek, tarih mütehassısları bulabilirim...”

Hasan el-Bennâ’yı yolundan döndürmek için böyle çok tuzaklar kurdular, ağlar attılar. Ama o, bu oyunlara aldanmadı.”[1]

[1] M. Ertuğrul Düzdağ, Üstad Ali Ulvi Kurucu Hatıralar, II, 233.

Kaynak: Adem Ergül, 365 Lider Davranış, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

HASAN EL BENNÂ KİMDİR?

Hasan El Bennâ Kimdir?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.