Dâvâ Ne Demek?

Dâvâ ne demek? Kısaca anlamı nedir? Kur'ân-ı Kerim'de davâ kelimesi, sözlük anlamına uygun olarak hangi ayetlerde ve kaç yerde geçiyor?

Sözlükte "çağırmak, seslenmek, dua etmek, getirilmesini istemek" anlamına gelen dâvâ, hukuk terimi olarak, mahkeme yoluyla bir hakkın talep edilmesi manasına gelir. Tanımdaki haktan, hakkın tespiti ve temini kastedildiği gibi, hak ihlalinin önlenmesi ve haksız taleplere karşı kişinin hukuken korunması da kastedilmektedir.

Kuran'da Geçiyor mu?

Kur'ân-ı Kerim'de davâ kelimesi, sözlük anlamına uygun olarak, "çağırma ve dua" manasında üç âyette geçmektedir (A'râf, 7/5; Yûnus, 10/10; Enbiyâ, 21/15).

Hz. Peygamber'in sünnetinde, davâ, ispat, savunma ve kararlarla ilgili birçok hüküm ve uygulama bulunmaktadır. Hadislerde iddia ve davâların iki şahitle ispat edilmesi, delilin bulunmadığı durumlarda yemine başvurulması, delil getirmenin iddia sahibine, yeminin ise inkâr edene gerektiği belirtilmekte; hâkimin davâda iki tarafı da dinlemesi, açık ve eşit şartlarda yargılaması, objektif verileri ve tarafların mahkemede ileri sürdükleri delil ve izahları esas alması gibi birtakım prensipler verilmektedir (Müslim, Akdiye, 1-5; Ebû Davûd, Akdiye, 6-7; Tirmizî, Ahkâm, 12).

İslâm tarihinde, fıkhın tedvin edilmesiyle birlikte hukuk ve ceza ayrımı yapılmaksızın yargılama hukuku incelenmeye başlanmıştır. Önceleri belli türden davalar konu edilmekle birlikte, asırlarca süregelen uygulamanın da katkısıyla giderek zengin bir fıkıh doktrini oluşmuştur. Ancak şartların getirdiği bu uygulamaları İslâm ile özdeşleştirmek yerinde olmayacaktır. Bunları, o devrin şartları içinde aranmış bir çözüm, yapılmış bir değerlendirme olarak algılamak doğru olacaktır.

İslam ve İhsan

MAZERETLERİ BİTİREN DÂVÂ HEYECANI

Mazeretleri Bitiren Dâvâ Heyecanı

HİZMET VE DÂVÂ HEYECANINI DİRİ TUT!

Hizmet ve Dâvâ Heyecanını Diri Tut!

BİR DAVA ADAMININ YAŞADIĞI ZOR GÜNLER

Bir Dava Adamının Yaşadığı Zor Günler

DÂVÂ ERİNE ÇOK TUZAKLAR KURULUR

Dâvâ Erine Çok Tuzaklar Kurulur

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.