Depremzedelere Zekat Verilir mi?

Kahramanmaraş merkezli meydana gelen ve 10 şehirde yıkıma neden olan depremin yaralarını sarmak isteyen vatandaşların "Depremzedelere zekat verilebilir mi?" sorusunu, Din İşleri Yüksek Kurulu cevapladı.

Merkez üsleri Kahramanmaraş Pazarcık 7.7 ve Elbistan olan 7.6 büyüklüğündeki depremler, büyük yıkıma neden oldu. Binlerce bina yıkılırken, enkaz altında onlarca insan kaldı.

DEPREMZEDELERE ZEKAT VERİLEBİLİR Mİ?

Afetzedelerin yaralarını sarma noktasında da harekete geçildi. Zekatını depremzedelere vermek isteyenlerin, "Depremzedelere / afetzedelere zekat verilebilir mi?" sorusuna Diyanet İşleri Başkanlığı, Din İşleri Yüksek Kurulu’ndan cevap geldi.

Din İşleri Yüksek Kurulu’ndan yapılan açıklamada şu ifadeler kullanıldı:

Zekat, toplumsal dayanışma ve insanların temel ihtiyaçlarının karşılanabilmesi için farz kılınmış bir ibadettir.

Deprem gibi büyük afet zamanlarında toplumun acil ihtiyaçlarının karşılanması son derece önemli hale gelmektedir.

Böyle durumlarda diğer bağışların yanında şartlarına riayet etmek kaydıyla zekat yoluyla da yaraların sarılmasına destek olunabilir.

Kur’ân-ı Kerim’de, zekatın verilmesi gereken yerler sayılmıştır.

Buna göre; dinen verilebileceği kimselere ulaştırılması şartıyla zekat farizası doğrudan ya da her bakımdan güvenilir kişi ve kuruluşlar aracılığı ile yerine getirilebilir.

ZEKAT GÖNDERİRKEN ŞUNLARA DİKKAT EDİLMELİ

Yukarıdaki açıklama ışığında, zekatı bir aracı kuruluş vasıtasıyla gönderirken özellikle şunlara dikkat edilmelidir;

  1. Bu kuruluşun her bakımdan güvenilir olması,
  2. Bu kuruluşun, zekata aracılık ettiğini açıkça taahhüt ediyor olması ve topladıkları zekatların tamamını aynî veya nakdî olarak doğrudan hak sahiplerine teslim etmesi,
  3. Zekatın, söz konusu kuruluşun özel "zekat hesabı"na yatırılması.

Öte yandan dinimizde infak, dayanışma ve yardımlaşma anlayışı sadece zekattan ibaret değildir.

Dolayısıyla yardıma muhtaç olanlara, zekat dışındaki yardımlarla da elden geldiğince ulaşmaya ve yaralarını sarmaya çalışmak inancımızın bir gereğidir.

Kaynak: Diyanet Fetva Kurulu

İslam ve İhsan

"GÖÇÜK ALTINDA KALAN ŞEHİTTİR" HADİSİ

"Göçük Altında Kalan Şehittir" Hadisi

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.