Deyn Ne Demek? Anlamı Nedir?

Deyn ne demekt? Kısaca anlamı nedir? Kuran'da geçiyor mu? Sözlük ve dini anlamı...

Sözlükte "ödünç almak, ödünç vermek, emir ve itaat altına almak, ceza ve mükafatla mukabelede bulunmak" manalarına gelen deyn, bir fıkıh terimi olarak, kişinin zimmetinde sabit olan borç anlamına gelmektedir. Kur'ân-ı Kerim'de, beş defa deyn kelimesi terim anlamında geçmektedir (Bakara, 2/282; Nisâ, 4/11, 12). Deyn pek çok hadiste, terim manasında kullanılmıştır. Aynı kökten türetilen dâyin alacaklı, medin veya medyûn ise borçlu anlamına gelir.

En geniş anlamıyla deyn, zimmette sabit olan şey diye tarif edilebilir. Bu tarife göre, zimmette sabit olan malî bir borç deyn olduğu gibi, kişinin ifa etmediği namaz, oruç, hac gibi dinî borçları da deyn kapsamı içine girmektedir. Daha dar anlamda ise, zimmette sabit olan ve alacaklıya ait bulunan malı ifade eder. Buna göre deyn, semen, ücret, haraç, cizye, zekat, nafaka ve diyet gibi malî borçları kapsamakta, namaz, oruç gibi dinî borçları içine almamaktadır. En dar anlamıyla deyn ise, ödünç anlamına gelmektedir.

Zimmette sabit olan itibari bir malı ifade eden deyn, bir yönüyle aynın karşıtı olmaktadır. Ayn borcunda belli bir malın ödenmesi gerekir. Deyn borcunda ise, belli bir malın değil, aynı cins ve miktarda olan bir malın ödenmesi gerekmektedir. Deynin zimmette bir borç olması, edası için borçlunun aracılığına ihtiyaç gösterir. Halbuki ayn borcunda böyle bir aracılığa gerek yoktur; alacaklı malını bulduğunda alabilir.

Deyn ödenmekle veya borcu düşüren diğer sebeplerden birinin ortaya çıkmasıyla sona erer.

İslam ve İhsan

İSLAM'DA BORÇ HUKUKU

İslam'da Borç Hukuku

İSLAM'DA BORÇ KİMLERE VERİLİR? BORÇ VERMENİN HÜKMÜ NEDİR?

İslam'da Borç Kimlere Verilir? Borç Vermenin Hükmü Nedir?

İSLAM'DA BORÇ ALANIN VE VERENİN DİKKAT ETMESİ GEREKEN HUSUSLAR

İslam'da Borç Alanın ve Verenin Dikkat Etmesi Gereken Hususlar

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.