Dijital Unutkanlık Nedir?
Çağımızın hastalığı: “Dijital unutkanlık” nedir, nasıl olur?
Birisi size “Dünyada bayrağı sadece tek bir renkten oluşan herhangi bir ülke var mıdır?” diye bir soru sorsa, ilk yapacağınız şey ne olurdu? Dünyadaki bütün ülkelerin bayraklarını tek tek düşünür müydünüz, yoksa bu bilgiyi kolayca internetten arayıp bulmayı mı tercih ederdiniz? Günümüzde sanırım 2. şık bize daha yakın görünüyor. İnternetin yayılması ve karmaşık algoritmalara sahip arama motorların ortaya çıkışı ile beraber, aradığımız herhangi bir bilgiye erişmek sadece parmağımızı kaldırıp indirmek kadar kolay. İster bir makale arayın, isterseniz en yakındaki dönercinin telefon numarasını, tek yapmanız gereken gerekli bilgiyi bir arama motoruna yazıp aramak. Ancak bu durum pek o kadar da masum görünmüyor.
DİJİTAL UNUTKANLIK NEDİR?
2011 yılında yapılan bir çalışma, aradığımız bir bilgiye internet üzerinden hızlı bir şekilde ulaşmanın hafızamız üzerinde bazı olumsuz etkilerinin olabileceğini gösteriyor. Gönüllüler üzerinde yürütülen 4 farklı deneyin yapıldığı çalışmada, ilginç sonuçlara ulaşılmış. Araştırmaya göre, gönüllüler zor bir soru ile karşılaştıklarında cevabı bulmak için ilk olarak interneti kullanmak istiyorlar. Ayrıca gönüllüler aradıkları bilgiyi ihtiyaç halinde tekrar internetten bulabileceklerini bildikleri zaman, o bilgiyi kolayca unutuyor ve bir daha hatırlayamıyorlar. Bu durum ‘Google Etkisi’ veya daha geniş bir ifade ile ‘Dijital Unutkanlık’ olarak ifade ediliyor. [1] İnternet kullanımı ile beraber bilgiyi öğrenme, anlama, hafızamıza kaydetme gibi birçok beyin aktivitesi devre dışı kalabiliyor.
İnternet gittikçe belleğimizin yerini alıyor. Bu konuyla alakalı başka bir araştırma Kaspersky Lab tarafından gerçekleştirilmiş. 6 farklı ülkeden yaşları 16-65 arasında değişen 6000 bin katılımcı üzerinde bir araştırma yürütülmüş. Katılımcıların %34’ü akıllı telefonları kendi belleği olarak görüyor, %79’u ise beş yıl önceye göre dijital cihazlara daha çok bağımlı olduğunu, %64’ü ise ihtiyaç duydukları bir şeyi hatırlamak için akıllı telefon/bilgisayar gibi cihazlara ihtiyaç duyduğunu belirtiyor. [2]
İnternet giderek bizim için bilişsel bir araç haline geliyor. İnsan bir bilgiyi öğrenmek ve kalıcı hale getirmek için ne kadar uğraşırsa hafızası da o kadar güçleniyor. Bunun yanı sıra, aradığımız bir bilgiyi internetten kolayca ulaşabileceğimizi bilmek beynimizi daha pasif kılıyor. En yakınlarımızın telefon numaralarını artık ezberlemiyoruz. Gideceğimiz bir yere internetin sunduğu navigasyon gibi imkânları kullanarak gidiyor ve etrafımızdaki birçok ayrıntıyı kaçırıyoruz. Gittikçe daha bağımlı ve yüzeysel hale geliyoruz.
Onlarca bilgi yığını ve kirliliğinin içinde, internette arama motorlarına sürekli bir şeyler soruyor ve bazı cevaplar alıyoruz. Bu dijitalleşme ve hızın bazı getirileri var, ancak götürüleri de azımsanacak gibi değil. Güzel bir mevsimin başlangıcında ve hayırlı bir iklimin içindeyiz. Şimdi çok daha önemli soruları düşünmenin ve sormanın zamanı. Ancak bu soruların muhatabı bir arama motoru olamaz. Bize başka kapılar açacak muhataplar gerekiyor. Bu muhataplar gökyüzü, dağlar, denizler olabilir mesela. Ya da çok uzaklara gitmeden önemli sorularımızı bir bahçenin ortasındaki küçük sarı bir çiçeğe sorabiliriz. Tıpkı Yunus’un sorduğu gibi.
Peki, neyi mi soralım? Sormaya niyet edene sorusu da verilir cevabı da. Biz yeter ki niyet edelim.
Kaynaklar:
[1] Sparrow B., Google Effects on Memory: Cognitive Consequences of Having Information at Our Fingertips. [2] Kaspersky Lab., From Dıgıtal Amnesıa To The Augmented Mınd, https://media.kaspersky.com/pdf/Kaspersky-Digital-Amnesia-Evolution-report-17-08-16.pdf, Erişim: 18.03.2022.
Kaynak: Ramazan Maden, Altınoluk Dergisi, Sayı: 435
YORUMLAR