Din Eğitiminde 7 Umde
Dinî bilgilerin tebliğ ve öğretilmesinde bazı prensiplere riayet edilmesi, bir bakıma dinin esas muhtevası kadar önemli sayılmıştır, insanlar için bir şifa ve rahmet olduğu (Yunus, 10/57; îsrâ, 17/82;-Fussilet, 41/44) bildirilen bilgi, kaide ve değerler, anca bu esprinin ilham ettiği yollarla benimsetilmelidir.
Bir ayetin genel manada işaret ettiği yukarıdaki bu husus, metod konusunda esas temeli teşkil eder. Bu âyet şöyledir:
“Rabbinin yoluna hikmetle, güzel öğütle dâvet et, onlarla en güzel şekilde mücâdele et.” (Nahl, 16/125)
Bu güzel öğretimi ve en güzel öğretme yolunu tarifeden bazı prensipleri de şöylece sıralayabiliniz:
1- KOLAYLIK
“Andolsun ki, biz Kur’ân’ı öğüt olsun diye kolaylaştırdık.” (Kamer, 17, 22, 32, 40)
Ebû Musa t şunları söyler: “Rasûlullah r ashabından birini herhangi bir iş için gönderdiğinde:
«Müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz, kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız!» diye emir buyururdu.” (Müslim, Cihâd, 6; Ebû Dâvûd, Edeb, 17/4835)
2- SABIR
«Sabırlı olun, çünkü Allah sabredenlerle beraberdir. (Enfal, 8/46) «inanmayanların dediklerine sabret. (Tâ-hâ, 20/130)
Bir gün Enes (r.a) şöyle dedi:
“–Rasûlullah (s.a.v)’in kokusundan daha güzel ne bir amber, ne bir misk ne de herhangi bir hoş koku kokladım. Rasûlullah (s.a.v)’in mübârek teninden daha yumuşak ne bir atlasa ne de bir ipeğe dokundum.”
Kendisini dinlemekte olan talebesi Sâbit sordu:
“–Ey Ebû Hamza, sen sanki her dâim Rasûlullah (s.a.v)’e bakıyormuş ve mübârek nağmesini işitiyormuş gibi yaşıyorsun değil mi?”
Enes (r.a) şu cevâbı verdi:
“–Evet, vallahi kıyâmet günü ona kavuşmayı umuyorum. Yanına varınca:
«–Yâ Rasûlallah! Küçük hizmetçin geldi!» diyeceğim.
Efendimiz’e Medîne’de on sene hizmet ettim. Ben o zamanlar küçük bir çocuktum. Her yaptığım iş Efendim’in arzu buyurduğu gibi değildi. Buna rağmen Allah Rasûlü (s.a.v) bana, yaptığım hiçbir iş için «üf» demedi, «Bunu niçin yaptın, şunu niçin yapmadın?!» demedi.” (Ahmed, III, 222)
Enes bin Mâlik t şöyle anlatır:
“Rasûlullâh r Efendimiz’e yaklaşık on sene hizmet ettim. Vallâhi seferde ve hazarda hizmet etmek için yanında bulunurdum da O’nun bana olan hizmeti benim O’na yaptığım hizmetten daha fazla olurdu. Bu zaman zarfında bana bir defâ olsun «Öf!» demedi. Yaptığım bir şey için «Niçin bunu böyle yaptın?», yapmadığım bir şey için de «Niçin böyle yapmadın?» demedi.
Rasûlullâh r bir sefer esnâsında, ashâbından koyun kesip pişirmelerini istemişti. Sahâbeden biri:
«–Yâ Rasûlallâh, onu ben keseyim.» dedi.
Başka biri:
«–Yâ Rasûlallâh, yüzmesi de benim vazîfem olsun.» dedi.
Bir başkası da:
«–Yâ Rasûlallâh, pişirmesi de bana âit olsun.» dedi.
Fahr-i Kâinât Efendimiz de:
«–O hâlde odun toplamak da bana âit olsun.» buyurdu.
Sahâbîler:
«–Yâ Rasûlallâh! Biz onu da yaparız, Siz’in yorulmanıza gerek yok.» dedilerse de Peygamber Efendimiz:
«–Sizin, benim işimi de yapabileceğinizi biliyorum. Fakat ben, size göre imtiyazlı bir durumda bulunmaktan hoşlanmam. Çünkü Allâh Teâlâ, kulunun, arkadaşları arasında imtiyazlı durumda olmasını sevmez.» buyurdu. Kalktı ve odun topladı.
Yine bir sefer esnâsında Rasûlullâh r namaz kılmak için konaklamıştı. Namaz kılacağı yere doğru gitti. Sonra geri döndü. Ashâb-ı kirâm:
«‒Yâ Rasûlallâh, nereye gidiyorsunuz?» diye sordular.
«‒Devemi bağlayacağım.» buyurdu. Ashâb-ı kirâm:
«‒Biz yaparız, biz sizin devenizi bağlarız!» dediler. Rasûlullâh (s.a.v.):
«‒Sizden biri, misvak’ın ucunu çiğneyivermek gibi küçük bir iş için bile olsa insanlardan yardım istemesin!» buyurdu.” [1]
3- YUMUŞAKLIK
“Varın da ona yumuşak söz söyleyin, olur ki söz dinler yahut korkar.” (Tâ-hâ, 44)
4- TEKRAR
“Öğüt vermeye devam et!” (Tûr, 52/29)
“Sen hatırlat, çünkü hatırlatma mü’minlere fayda verir.” (Zâriyat, 51/55)
5- ZORLAMAMAK
“Eğer Rabbin dileseydi yeryüzünde kim varsa hepsi toptan iman ederlerdi. O halde mü’min olsunlar diye insanları sen mi zorlayacaksın?” (Yunus, 10/99)
6- AÇIKLIK
“Peygamberlerin vazifesi ancak açık bir tebliğdir.” (Nahl, 16/35)
“Eğer yüz çevirirlerse, senin üzerine düşen açık bir tebliğdir.” (Nahl, 16/82)
7- DÜŞÜNMEYE DAVET / TEFEKKÜRE SEVKETMEK
“Sen kıssayı anlat; olur ki düşünürler.” (A’râf, 7/176)
“Düşünecek bir kavim için işte böyle âyetleri açıklarız.” (Yunus, 10/24)
“İşte böyle insanlara bir takım misaller veriyoruz, belki düşünürler.” (Haşr, 59/21)
İnnî eızüküm bi-vâhidetin
Kaynak: Dr. Murat Kaya, İlmi Araştırmalar Merkezi (İLAM)