Din Hizmetlerinde İmam ve Hatiplerin Görevleri
İmam ve Hatiplerin görevleri nelerdir? Din hizmetlerinde kaç farklı görev alanı vardır?
Din hizmeti, dinî konularda halkın bilgilendirilme işini yerine getirmedir. Bu ihtiyaçlara göre yapılır. Yerine göre ibadetlerden herhangi birinin yapılışını gösterme, yerine göre ise de bir davranışın anlatılarak öğretilmesi gibi.
Bu görevi yerine getiren yetişmiş kişilere imam ve hatip denilir. Bir kimsenin bu alanda uzman olması, iyi bir din eğitim alması, bilgi ve beceri sahibi olması gerekir.
Din hizmetlerinin yürütülmesi bir kurumsal teşkilatın organizasyonu ile yapılır. Bu ülkelere göre farklılık arz eder. Örneğin Türkiye’de bu işi Diyanet İşleri Başkanlığı yerine getirmektedir.
Din işlerinde yer alacak kişilerin yetiştirilmesi, din eğitimi verilen kurumlarda, uzmanların gözetimde yapılmalıdır. Bu kurumlar yine her ülkenin kendi şartlarına göre farklılık gösterir. Türkiye’de bu tür eğitim ve öğretim faaliyetleri, İmam-Hatip Liseleri ve İlahiyat Fakülteleri tarafından yapılmaktadır.
a) İmamlık ve Hatiplik
Din hizmetlerinde halk ile doğrudan iletişim içinde olan kişiler imamlardır. İmam, önde bulunan, halka önderlik yapan kişidir. Özelde ise cemaatle kılınan namazlarda kendisine uyularak topluca ibadet yapılmasını sağlayan kimsedir. Yaptığı göreve imamlık veya imamet denir. Hatip ise, önderlik yaptığı cemaate güzel ve etkili konuşmasıyla minber ve kürsüde olmak üzere değişik vesilelerle hitap eden kimsedir. Bu manada her iki görevi yerine getiren kişiye imam ve hatip denilir.
Aslında imamlık, Hz. Peygamberle başlayan bir görevdir. İlk imam Hz. Peygamberin bizzat kendisidir. Önemine binaen bu görevin vasıflarını bir hadisinde şöyle anlatır:
-Ebû Mes’ûd Ukbe İbni Amr el-Bedrî el-Ensârî radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurur:
-“Cemaata Kur’an’ı en iyi bilen ve okuyanları imam olsun. Kur’an bilgisinde eşit iseler, sünneti en iyi bilen; eğer sünnet bilgisinde de denk olurlarsa, önce hicret etmiş olan; hicret etmekte de aynı iseler, yaşca en büyükleri imam olsun. Hâkim ve yetkili olduğu yerde kişiye, izni olmadıkça bir başkası imam olmaya kalkmasın. Hiç kimse, başkasının evinde, izni olmadıkça ev sahibinin özel yerine oturmasın.”[1]
Peygamber efendimiz cemaatle namaz kılmayı teşvik etmiştir.
-İbn Ömer radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
-“Cemaatle kılınan namaz, tek başına kılınan namazdan yirmi yedi derece daha faziletlidir.”[2]
Başka bir hadiste ise cemaatle namaz kılmanın önemini vurgulamak için şöyle buyurur:
-Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
-“Canımı gücü ve kudretiyle elinde tutan Allah’a yemin ederek söylüyorum, içimden öyle geçiyor ki, odun toplamayı emredeyim, odun yığılsın. Sonra namazı emredeyim, ezan okunsun. Daha sonra bir adama cemaate imam olmasını emredeyim. En sonunda cemaate gelmeyen adamlara gidip onlar içindeyken evlerini yakayım.”[3]
b) Müezzinlik
Müezzin, ezan okuyan, çağrı yapan kimsedir. Istılah manasıyla, camide ezan okuyan insanları cemaatle namaz kılmaya davet eden, cami içi düzeni sağlayan, kamet getiren ve yerine göre tesbihâtı yaptıran kimsedir. Müezzinlik ise bu görevin adıdır.
Ezan İslam’ın şiarıdır. Hicrî birinci yılda uygulanmaya konulmuştur. Müslümanları günde beş vakit cemaatle namaza davet veya namaz vaktinin girdiğinin alenen ilan edilmesidir. Ezanın cümleleri İslam inancının özünü ifade eden kelimelerden oluşur. Peygamber efendimiz ezan okumayı teşvik etmiştir:
-Abdullah İbni Abdurrahman İbni Ebû Sa‘saa’dan rivayet edildiğine göre, Ebû Saîd el-Hudrî (ra) ona şöyle dedi:
-“Ben senin koyunu ve kır hayatını sevdiğini görüyorum. Koyunlar arasında veya kırda iken, namaz için ezan okuduğunda sesini iyice yükselt. Çünkü müezzinin sesinin ulaştığı yere kadarki alanda olup da onu işiten cin, insan ve her varlık, kıyamet gününde ezan okuyanın lehine şahitlik yaparlar.”[4]
Bu görevin önemini başka bir hadis şöyle anlatıyor:
-Ebû Hüreyre (ra)’den rivâyet edildiğine göre, Resûlullah (sas) şöyle buyurdu:
-“İnsanlar ezan okumanın ve namazda birinci safta bulunmanın ne kadar faziletli olduğunu bilselerdi, sonra bunları yapabilmek için kur’a çekmek zorunda kalsalardı kur’a çekerlerdi. Şayet camide cemaate erken yetişmenin ne kadar faziletli olduğunu bilselerdi, birbirleriyle yarışa girerlerdi. Eğer yatsı namazı ile sabah namazındaki fazileti bilselerdi, emekleyerek ve sürünerek de olsa bu iki namaza gelirlerdi.”[5]
Ezan ile ilgili uyulması gereken edepler vardır. Ezan okunurken sessice tekrarlamak, ya da susup dinlemek lazım ki sünnet üzere davaranılmış olunsun.
Müezzinlik görevi, ilk ezanı okuyan Hz. Bilal-i Habeşi’den bu yana yapıla gelmektedir. Medeniyetimizde ezan okuma bir sanat olarak ele alınmıştır. Güzel ezan okuma musiki ile süslenmiştir. Namaz vakitlerine göre ezan değişik makamlarla okunmaktadır.
Müezzin aynı zamanda imamın yardımcısıdır. İmam bulunmadığı zaman onun görevlerini yerine getirir. Cami veya mescidin temizliği düzen ve tertibi, açılıp kapanmasında görevleri arasındadır.
c) Kur’an Öğreticiliği
Kur’an öğreticiliği, Kur’an-ı Kerimi okumayı bilmeyenlere öğretilmesi işidir. Kur’an öğretimi İslam’ın ilk yıllarından itibaren yapılan bir görevdir. Hz. Peygamber (sas) bu işi öncelikle kendisi yapmış ve teşvik etmiştir:
-Osmân İbni Affân (ra)’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
-“Sizin en hayırlılarınız, Kur’an’ı öğrenen ve öğretenlerinizdir.”[6]
-Âişe (ra)’dan rivayet edildiğine göre, Resûlullah (sas) şöyle buyurdu:
-“Kur’an’ı gereği gibi güzel okuyan kimse, vahiy getiren şerefli ve itaatkâr meleklerle beraberdir. Kur’an’ı kekeleyerek zorlukla okuyan kimseye de iki kat sevap vardır.”[7]
-Ebû Hüreyre (ra)’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah (sas) şöyle buyurdu:
-“Bir cemaat Allah’ın evlerinden bir evde toplanır, Allah’ın kitabını okur ve aralarında müzakere ederlerse, üzerlerine sekînet iner, onları rahmet kaplar ve melekler etraflarını kuşatır. Allah Teâlâ da o kimseleri kendi nezdinde bulunanların arasında anar.”[8]
Müslümanlar için Kur’an-ı öğrenmek bir zorunluluk ve ibadettir. Başta namazlar olmak üzere, birtakım ibadetlerde Kur’an okumak farzdır.
d) İrşad ve Tebliğ Görevi
Din hizmetini yerine getiren imam ve hatip görevini sadece ibadet mekânı ile sınırlı tutmamalıdır. Onun irşat ve tebliğ gibi bir görevi de vardır. Bu daha çok görev mekânı dışında yapılmalıdır. Din insanın bütün hayatında var olan bir değerdir. İslam’ı bütün yönleriyle insanlara tanıtmak imam ve hatiplerini asıl işidir. Özellikle toplum içine çıkarak insanların aydınlatılması ve bilgilendirilme noktasında, insanlar arası sosyal ilişkiler; iş ahlakı, aile kurumu, büyükler ve küçüklere davranışlar, genel ahlak kuralları, çevreyi koruma, diğer canlılara değer verme gibi ödevleri hatırlatma görevleri arasındadır. Dinî manada yapılan bu hizmetlere irşat ve tebliğ denilir.
İrşat; Kelime anlamıyla, rehberlik etme, yol gösterme, kılavuzluk yapmadır. Dinî anlamıyla ise; Mü’minleri dinî görevlerini yerine getirmeye çağırmaktır. Diğer bir yönü ile Müslüman olmayanlara İslam’ı tanıtarak onların Müslüman olmalarını sağlama veya Müslüman oldukları halde Müslümanlığın emir ve yasakları karşısında yanlış davrananları doğru olana çağırmak amacı ile yapılan bir çalışmadır.
Bu görevi dinî konularda yeterliliği olan kişilerin yapması gerekir. İnsanların, dünya ve ahiret mutluluğunu elde etmesi, hak ve hakikate, doğru yola, salih amele ve her çeşit iyiliğe çağırma, onların her türlü kötülükten uzaklaşmasını sağlama gayreti, imam ve hatiplerin önemli bir görevdir.
Tebliğ; Kelime manası, ulaştırma, duyurma, açıklamadır. Dinî anlamı ise; Peygamberde bulunması gereken vacip sıfatlardan biri olup, Peygamberlerin, vahiy yoluyla Allah’tan gelen ilahi hükümlerin hiçbirini gizlemeden, eksiltmeden ve her hangi bir ilavede bulunmadan aynen insanlara bildirmesidir.
Bu husus Kur’an’da şöyle anlatılıyor:
-“Ey Rasûl! Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan, O’nun elçiliğini yapmamış olursun. Allah seni İnsanlardan koruyacaktır…”[9]
Bu her iki görevi Hz. Peygamber (sas) bütün hayatı boyunca eksiksiz yerine getirmiştir. Bir noktada din hizmeti yapan kişi Hz. Peygamber (sas)’in imamet makamını işgal etmektedir. Doğrudan bu görevler din hizmetlisini de ilzam etmektedir.
Dipnotlar:
[1] Müslim, Mesâcid 290
[2] Buhârî, Ezân 30; Müslim, Mesâcid 249. Ayrıca bk. Nesâî, İmâmet 42; İbni Mâce, Mesâcid 16.
[3] Buhârî, Ahkâm 52, Ezân 29; Müslim, Mesâcid 251-254. Ayrıca bk. Tirmizî, Salât 48; Nesâî, İmâmet 49
[4] Buhârî, Ezân 5, Tevhîd 52, Bed’ü’l-halk 12. Ayrıca bk. Nesâî, Ezân 14
[5] Buhârî, Ezân 9, 32, Şehâdât 30; Müslim, Salât 129. Ayrıca bk. Tirmizî, Mevâkît 52; Nesâî, Mevâkît 22, Ezân 31
[6] Buhârî, Fezâilü’l-Kur’ân 21. Ayrıca bk. Ebû Dâvud, Salât 349; Tirmizî, Fezâilü’l-Kur’ân 15; İbni Mâce, Mukaddime 16
[7] Buhârî, Tevhîd 52; Müslim, Müsâfirîn 243. Ayrıca bk. Ebû Dâvud, Salât 349; Tirmizî, Fezâilu’l-Kur’ân 13; İbni Mâce, Edeb 52
[8] Müslim, Zikr 38. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Vitr 14; Tirmizî, Kırâat 12; İbni Mâce, Mukaddime 17
[9] Maide 67