Din Hizmetlerinde Kendini ve Hedef Kitleyi Tanıma

Din hizmetlerinde kendimizi nasıl tanırız? Hedef kitle nasıl tanınır?

DİN HİZMETLERİNDE KENDİNİ VE HEDEF KİTLEYİ TANIMA

İmam ve Hatip öncelikle kendini yani görev yeterliliğini, sonrada muhatap kitlesini, hizmet sunacağı toplumu iyi tanımalıdır. Her iki husus hizmet başarısı için elzemdir. Özellikle hedef kitle açısından insanların bilgi ve kültür seviyeleri ve toplumsal ihtiyaçlarının neler olduğunun bilinmesidir.

Genelde bunlar toplumun kültür seviyesi, sosyal konumları, çevre ile olan ilişkileri, değişmeler, gelişmeler farklılıklardır. İnsanların bu konudaki seviyeleri aynı değildir. Bu noktada hizmet sunumunda orta bir yol takip edilmelidir.

-Meymûn İbni Ebû Şebîb (ra)’dan rivâyet edilmiştir. Demiştir ki:

Birgün Hz. Âişe’ye bir dilenci geldi. Aişe (ra) ona bir parça ekmek verdi. Kılığı kıyafeti düzgün bir başka adam geldi. Onu da sofraya oturtarak yemek ikram etti. Bu (farklı) davranışının sebebini soranlara Âişe şöyle cevap verdi:

Resûlullah (sas), “İnsanlara mevki, makam ve seviyelerine göre muamele ediniz[1] buyurmuştur. 

-Âişe (ra) şöyle dedi: Resûlullah (sas)’in konuşması, herkesin anlayacağı şekilde açık seçikti.[2]

-Enes (ra)’in belirttiğine göre: Peygamber (sas) sözünün iyi anlaşılması için konuşmasını üç defa tekrarlardı. Bir topluluğun yanına varıp onları selâmlayacağı zaman üç defa selâm verirdi.[3]

İmam ve Hatip kendini her yönden yetiştirmelidir. Dinî bilgilerin yanında, sosyal ve kültürel konularda da bilgi sahibi olmalıdır. Teknolojik gelişmeleri yakından takip etmeli, bilgisayar vb. gereçleri kullanabilmelidir. Bununla beraber ilk yardım, sağlık bilgisi, şoförlük, tamir ve tadilat gibi her an ihtiyaç duyulan pratik yeteneklere de sahip olmalıdır. Çünkü kendisi toplum içinde önder, bilen ve danışılan, yardım istenilen bir kimsedir.

İmam ve Hatip görev yaptığı toplulukla iç içe olmalıdır. Onların nezdinde güven, saygı ve itibara dayalı seviyeli bir iletişim kurmalı, sevinçlerine ortak, üzüntülerini ise paylaşmalıdır. İletişimi geliştirecek; Piknik, farklı alanlarda müsabakalar, tarihi mekânlara inceleme gezileri ve umre seyahatleri gibi ortak organizasyonlar yapmalı. Bu etkinlikler aradaki kardeşliği ve dostluğu pekiştirdiği gibi, paylaşmayı ve dayanışmayı da artırır.     

[1] Ebû Dâvûd , Edeb 20

[2] Ebû Dâvûd, Edeb 18

[3] Buhârî, İlim 30, İsti’zân 13. Ayrıca bk. Tirmizî, İsti’zân 28

İslam ve İhsan

DİN HİZMETLERİNDE İMAM VE HATİPLERİN GÖREVLERİ

Din Hizmetlerinde İmam ve Hatiplerin Görevleri

KUR'AN VE SÜNET'TE HİTABET İLKELERİ

Kur'an ve Sünet'te Hitabet İlkeleri

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.