Din Kardeşine Muhabbet Beslemenin Mükafatı
Dinimizde din kardeşine muhabbet beslemenin mükafatı nedir?
Kulun gönlünde Allâh muhabbeti arttıkça, bu muhabbet, önce Nûr-i Muhammedî’yi, sonra Hazret-i Peygamber’in muazzez varlığını, Hak dostlarını, daha sonra da gittikçe genişleyerek Allâh katında makbûl her varlığı, makbûliyet derecelerine göre sevmeyi îcâb ettirir. İşte Allâh’a yönelişte böyle bir muhabbet dâiresi, ruhlara bir şifâ ve rahmet menbaıdır. Buna göre mü’minler, birbirleriyle münâsebetlerinde aslâ bu merhamet ve muhabbet dâiresinden çıkmamalıdırlar. Zîrâ Allâh’ı sevme ve O’na yakınlık peydâ edebilmenin yolu ve netîcesi, budur.
Allah Teâlâ, Kur’ân-ı Kerîm’de mü’minlerin kardeş olduğunu beyân buyurur.[1] Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- de din kardeşleri arasında sağlam bir muhabbet bağı tesis edilmeden kâmil bir îmâna ulaşılamayacağını bildirir. Bu muhabbetin sağlanabilmesi için de, ümmetine aralarında selâmı yaymalarını tavsiye eder.[2]
BİRBİRLERİNİ SEVENLER NEREDE?
Mü’minlerin birbirlerini sevmeleri, Allâh’ın râzı olduğu güzel bir haslettir. İki cihan saâdeti de bu muhabbete bağlıdır. Nitekim Fahr-i Kâinât Efendimiz şöyle buyurmuştur:
“Kıyâmet günü Allah Teâlâ şöyle buyurur: Celâlim hakkı için, bana itaat maksadıyla birbirlerini sevenler nerede? Hiçbir gölgenin bulunmadığı bugün, onları gölgemde gölgelendireceğim, onları muhâfaza edeceğim.” (Müslim, Birr, 37)
“Allah Teâlâ: «Ben’im rızâm uğrunda birbirlerini sevenler için, peygamberlerin ve şehîdlerin bile gıpta edeceği[3] nurdan minberler vardır.» buyurdu.” (Tirmizî, Zühd, 53/2390)
Diğer bir hadîs-i şerîfte de, Allah Teâlâ’nın, kendi gölgesinden başka hiçbir gölgenin bulunmadığı kıyâmet gününde, birbirlerini Allâh için seven, buluşmaları da ayrılmaları da Allâh için olan din kardeşlerini, Arş’ının gölgesinde gölgelendireceği haber verilmektedir.[4] Tabiî ki bu, zor ve meşakkatli zamanların kardeşliğidir.
Mü’min kardeşlerin birbirlerine küsmeleri ise hiçbir zaman tasvîb edilmeyen kötü bir davranıştır. Nitekim Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:
“Bir mü’minin, din kardeşini üç günden fazla terk edip küs durması helâl değildir. Üç gün geçmişse, onunla karşılaşıp selâm versin. Eğer selâmını alırsa, her ikisi de sevapta ortak olurlar. Yok eğer selâmını almazsa, almayan günâha girmiş olur. Selâm veren ise küs durmaktan çıkmış olur.” (Ebû Dâvûd, Edeb, 47/4912)
“Kim, din kardeşini bir yıl terk edip küs durursa, onun kanını dökmüş gibi günâha girer.” (Ebû Dâvûd, Edeb, 47/4915)
Peygamber -aleyhissalâtü vesselâm-’ın beyânına göre Pazartesi ve Perşembe günü kulların yaptığı işler Allah Teâlâ’ya arz edilir. Din kardeşi ile arasında düşmanlık bulunan kişi hâricinde, Allâh’a şirk koşmayan her kulun günahları affedilir. Meleklere; “Şu iki kişinin af işlemini birbiriyle barışıncaya kadar erteleyin!” diye sıkı sıkıya tembih edilir. (Müslim, Birr, 35-36; Ebû Dâvûd, Edeb, 47)
Dipnotlar:
[1]. el-Hucurât, 10. [2]. Müslim, Îmân 93-94. [3]. Hadîs şârihlerinin îzahlarına göre, “peygamberlerin ve şehîdlerin bile gıpta edeceği” tâbirinden maksat; bu zümrenin peygamberler ve şehîdlerden üstün olduklarını değil; birbirini Allâh için sevenlerin fazîletini, hâl ve makamlarının yüceliğini, te’kîdli bir üslûpla beyân etmektir. [4]. Buhârî, Ezan, 36.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Faziletler Medeniyeti 1, Erkam Yayınları