Din ve Dünyanın Bozulması Nasıl Önlenebilir?

Hz. Ali (r.a.), “4 şey devam ettiği müddetçe din ve dünya, huzur ve selâmetle ayakta duracaktır” buyurur.

Bir toplumun zengin ile fakir kesimi arasındaki ekonomik fark, âdeta bir uçuruma dönüştüğünde, o toplumda huzur ve emniyet kalmaz. Bu yüzden zenginleri cimri, cimrileri de zengin olan bir toplum çok bedbahttır. Buna mukâbil zenginleri cömert, cömertleri de zengin olan bir toplum ise çok bahtiyardır.

4 ŞEY DEVAM ETTİĞİ MÜDDETÇE DİN VE DÜNYA AYAKTA KALACAK

Hazret-i Ali radıyallâhu anh buyurur:

“Dört şey devam ettiği müddetçe din ve dünya, huzur ve selâmetle ayakta duracaktır:

  1. Zenginler, kendilerine verilen mal ile cimrilik etmedikçe.
  2. Âlimler, öğrendikleri ve bildikleri şeyle amel ettikçe.
  3. Câhiller, bilmedikleri şeyle kibirlenmedikçe.
  4. Fakirler de dünyaları için âhiretlerini satmadıkları müddetçe.”

Bu sebeple bilhassa varlıklı müʼminlerin; hak, adâlet, kardeşlik, yardımlaşma, infak, yoksulu gözetme gibi İslâm ahlâkına sahip olmaları elzemdir. Fakat aynı şekilde yoksul müʼminlerin de sabır, kanaat, helâl rızık peşinde koşmak, başkasının malına göz dikmemek, kin gütmemek gibi ilâhî emirlere riâyet etmeleri şarttır. Ancak böyle bir toplumda kavga ve düşmanlıkların yerini, muhabbet ve kardeşlik alır.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Müslümanın Para ile İmtihanı, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

“YEDİĞİNİZDEN YEDİRİN, İÇTİĞİNİZDEN İÇİRİN” TAVSİYESİ, ÜCRET TAYİNİNDE BİR KISTAS OLARAK DÜŞÜNÜLEBİLİR Mİ?

“Yediğinizden Yedirin, İçtiğinizden İçirin” Tavsiyesi, Ücret Tayininde Bir Kıstas Olarak Düşünülebilir mi?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.