Din ve Hayat Dergisi 'sıla-i Rahim' Dosyası Hazırladı

İstanbul Müftülüğü ve TDV İstanbul Şubesi ortak yayını olan Din ve Hayat Dergisi’nin 28. Sayısı “Sıla-i Rahim” dosya konusu ile yayınlandı.

İçinde yaşadığımız modern dünyada her gün biraz daha yıpranan ve içi boşaltılan bir kavram olarak “Sıla-i Rahim” Kur’an’da ve sünnette kat’i bir emir olarak karşımıza çıkmaktadır. Bir arada yaşayan, aynı hissiyatı aynı inancı paylaşan insanların mesafeler, meskenler farklı olsa da ayrı kalmaları düşünülemez. O yüzdendir ki dinimiz bize yakın akraba, uzak akraba konusunda sık sık telkinlerde bulunmaktadır. Din ve Hayat Dergisi, unutulan ilişkilerimizi canlandırmak, uzayan mesafeleri kısaltmak, hısım iken hasım olanlara vazifelerini tekrar hatırlatmak üzere Sıla-i Rahim dosyası hazırladı.

Derginin ilk yazısı İstanbul Müftüsü Prof. Dr. Rahmi Yaran tarafından kaleme alındı. Yaran, Kur’ân ve Sünnet perspektifinde akrabalığın ne olduğunu, akrabası ile ilişkiyi kesenin ne gibi ikazlara muhatap olacağını yazdı. Prof. Dr. Ali Akpınar ise Akrabalık Bağlarını Canlı Tutmak: Sıla-i Rahim başlığı altında İslâm’ın, sıla-i rahimi ahlâkın en temel konusu gördüğü üzerinden meseleyi değerlendirdi.

Prof. Dr. Mehmet Eren ise Hz. Peygamber’in aile hayatı, akrabalık ilişkilerini temel alan bir yazı kaleme aldı. Konu ile irtibatlı olarak Câhiliyye dönemi ve sonrasında İslâm’da akrabalık bağlarını ise Prof. Dr. Mustafa Çağrıcı yazdı. İslâm hukukunda akrabalık müessesesi, çeşitleri ve neticelerini Prof. Dr. Ferhat Koca kaleme alırken; akrabalık dayanışması ve hısımlık nafakası konusunda ise Prof. Dr. Celal Erbay bizleri bilgilendirdi.

Dosyada yer alan diğer bazı yazıları da zikretmekte fayda var. Osmanlı vakıfları ışığında akrabalık meselesi Prof. Dr. Hasan Yüksel; batı kültüründe aile, akrabalık ve sıla-i rahim konusu Prof. Dr. Bülent Baloğlu; modern kentlerde sıla-ı rahim meselesi Doç. Dr. Alev Erkilet; sıla-i rahimin ferdî ve ictimaî faydaları ise Fatma Bayram tarafından kaleme alındı. Bu sayıda pek çok önemli konu ve yazarın yanı sıra Prof. Dr. Nevzat Tarhan söyleşisi ise meseleye ayrı bir bakış açısı kazandırmıştır.

Ayrıca İstanbul Müftülüğü Meşihat Arşivinde yer alan iki ulema portresi de bu sayıda yerini alıyor.

Din ve Hayat Dergisi, sıla-i rahim konusu ile bir kavramı tekrar ihya etmek, sonrasında ise unuttuklarımızı hatırlatmak derdinde. Hazırlanan dosya ile akrabalık, dostluk, komşuluk ilişkilerinin yeniden canlandırılması ve kucaklaşmaya vesile olması temenni edilmektedir.

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.