Dini İnancın Faydaları
Dinin ferdî ve içtimâî pek çok faydası vardır. Peki dini inancın sağladığı faydalar nelerdir?
Din, fertleri mukaddes duygu, ortak şuur ve vicdan etrafında birleştiren bir âmildir. Din aynı zamanda ahlâkî bir müessese olarak insanlara yön veren, en mükemmel kanunlar ve en sıkı nizamlardan daha kuvvetli bir şekilde kişiyi içten kuşatan, kucaklayan ve yönlendiren bir disiplindir. Dinin zayıflaması ahlâkî ve hukukî suçların artmasına ve giderek anarşizme yol açar. Çünkü din olmayınca ahlâk için yaptırım gücü kalmaz.
EN SAĞLAM SIĞINAK
İnsan içtimaî varlık olmakla birlikte onun bir de iç dünyası vardır. Yalnızlık, çaresizlik, korkular, kederler, hastalıklar, kayıplar, musibet ve felâketler karşısında ona ümit, teselli ve güven sağlayan en sağlam sığınak din olmuştur. Ayrıca dinî meşguliyetlerin insanı lüzumsuz ve zararlı endişelerden, kuruntulardan uzaklaştırdığı, böylece ruhî bunalımlardan koruduğu, gerçek dindarlarda Allah’a itaatin anne babaya, büyüklere, devlete ve millete saygı ve bağlılığı, küçüklere sevgi, canlılara ilgi ve sempati gibi ahlâkî duyguları geliştirdiği, vazife şuurunu kuvvetlendirdiği tespit edilmiştir.[1]
ALLAH İNANCININ SAĞLADIĞI FAYDALAR
Allah inancı, insanı insanlara kul olmaktan kurtarıp tek ve her şeye kadir yüce bir varlığa bağlayarak mânevî huzur ve itmi’nâna erdirir. Aynı zamanda insanın, nefsânî temayüllerine ve süflî arzularına esir düşmesine de mânî olarak taşıdığı rûhî ve fikrî değerlerin, fazilet ve meziyetlerin tamah, hırs, bencillik, menfaatperestlik gibi bayağı duygulara kurban gitmesini önler.
AHİRET İNANCININ SAĞLADIĞI FAYDALAR
Dindeki Âhiret inancı, bir yandan uhrevî mesuliyet şuuruyla insanın ahlâkî gelişmesine katkıda bulunurken öte yandan ölüm korkusunun insan psikolojisi üzerindeki tahrip edici tesirine mâni olur. Âhiret inancı, insanın içindeki ebediyet duygusuna cevap vermek bakımından da ehemmiyet taşır. Sıkıntılardan kurtulup ebedî huzûra ulaşma, Allah’ın rızâsını elde etme ideali insanda yaşama sevincine yol açar, dünyanın ıstıraplarına karşı tahammül gücü verir. Geçici dünya arzuları insan ruhunu tatmin etmediğinden, din ona en yüksek ve ulvî zevkler, manevî hazlar tattırır.[2]
Tarih boyunca insan, ancak din sayesinde bencillikten ve kendine tapmaktan kurtulup insanlığa hizmet imkânı bulabilmiştir. Hak din muhabbet, hürmet, nezaket ve fedâkârlığı telkin eder. Bazı dindarlardaki bayağı duygu ve temâyüller aslında dine rağmen geliştirilmiş olan sapmalardan ibarettir.[3]
Din insana merhameti, dürüstlüğü, adâleti, kimsenin hakkını yememeyi, insanlara dâimâ iyilik yapmayı, hayvanlara şefkatle muâmele etmeyi, dünyayı güzelleştirmeyi, kötülüklere mânî olmayı, bu uğurda canını bile fedâ etmeyi… öğretir. Böylece dünya yaşanır hâle gelir. Aksi takdirde dünya bir kurtlar sofrasına dönüşür ki bütün insanlar bundan zarar görür.
[1] Prof. Dr. Günay Tümer, “Din” mad., DİA, IX, 317.
[2] Prof. Dr. Süleyman Uludağ, İslâm’da Emir ve Yasakların Hikmeti, s. 54.
[3] Bkz. Prof. Dr. Günay Tümer, “Din” mad., DİA, IX, 317-318; Uludağ, a.g.e., s. 51-71.
Kaynak: Dr. Murat Kaya, Ebedi Yol Haritası İslam, Erkam Yayınları