Dinimizde Dilin Önemi Nedir?

Nübüvveti

İslam’da dilin önemi nedir? Peygamber Efendimiz nasıl bir üslup kullanırdı? İslam’ın en keskin kılıcı: dil ve dilin önemi...

Peygamber Efendimiz’in kıyamete kadar kaim mucizesi olan ve ilahi muhafaza ile teminat altında olan Kur’an-ı Kerim, Allah kelamı olarak edebiyatın erişilmez zirvesidir.

Allâh Resûlü, zekât vermek istemeyen Benî Temîm kabîlesinin üzerine Hazret-i Uyeyne’yi bir miktar asker ile göndermişti. Uyeyne de Temîm kabîlesine ansızın yaptığı bir hücumla onları mağlûb ederek birçok ganîmet ve esirle Medîne-i Münevvere’ye döndü.[1]

Bunun üzerine Temîm eşrâfı, esirlerini kurtarmak için kalabalık bir heyetle ve yanlarında şâirleri olduğu hâlde Allâh Resûlü’ne geldiler. Mescidde Resûlullâh’a beklerken sabırsızlanarak:

“–Çık artık yanımıza!” diye hürmetsizlik ve kabalıkta bulundular.

Resûlullâh, onların bu bağırıp çağırmalarından rahatsız oldu. Bunun üzerine nâzil olan âyette şöyle buyruldu:

(Resûlüm!) Sana odaların arka tarafından bağıranların çoğu aklı ermez kimselerdir.” (el-Hucurât, 4) (İbn-i Hişâm, IV, 223, 233)

Varlık Nûru Efendimiz, öğle namazını kıldırdıktan sonra mescidin avlusunda oturdu. Benî Temîm heyeti:

“–Sen’inle şiirler söyleşelim, fahriyeler okuyalım diye şâirimizi ve hatîbimizi getirdik!” dediler.

Peygamber Efendimiz:

“–Ben şiir söylemek için gönderilmedim. Fahriye söylemek için de emrolunmadım. Ama sizler bir söyleyin bakalım!” buyurdular. (İbn-i Esîr, Üsdü’l-Ğâbe, I, 128)

İSLAM’IN EN KESKİN KILICI

Benî Temîm’den bir kişi kalktı ve belîğ bir hutbe okudu. Bunun üzerine Hazret-i Peygamber, ashâbdan Sâbit bin Kays’a işâret buyurunca o da kalktı ve Cenâb-ı Hakk’ın büyüklüğüne, Resûlullâh’ın nü­büvvetine dâir mükemmel bir hutbe îrâd ederek Temîmli’ye gâlip geldi.

Bundan sonra Temîmoğulları’ndan Zibrikân bin Bedr’in okuduğu şiire de meşhûr şâir Hassân bin Sâbit mukâbele ederek İslâm Dîni’nin şerefine, şânına dâir irticâlen, gâyet fasîh ve tesirli bir kasîde söyledi.

CEVAMİUL KELİM NE DEMEK?

Ashâbın bu galebesi, Kur’ân-ı Kerîm gibi bir lisân hârikası olan ilâhî Kitâb’a gönül vermek, ayrıca “Cevâmiu’l-kelim: Az sözle pek çok mânâlar ifâde eden” ve bütün insanların en güzel ve belîğ konuşanı olan Allâh Resûlü’nün terbiyelerinde bulunmaktan kaynaklanmak­taydı. Resûlullâh’tan vâkî olan bu feyiz in‘ikâsını şâir ne güzel dile getirir:

O’nu bir lahza görenler gül olur,

Sözüne şâhid olan bülbül olur...

Nitekim bu hakîkati fark eden Temîmli şâir Akrâ bin Hâbis:

“–Bu zâtın hatîbi, bizim hatîbimizden, şâiri de bizim şâirimizden üstündür. Onların sesleri, bizim seslerimizin fevkindedir!..” diyerek arkadaşları ile birlikte îmân ettiler. Allâh Resûlü de heyet üyelerine bol miktarda hediyeler verdi. (İbn-i Hişâm, IV, 232)

Dipnot:

[1] İbn-i Sa’d, II, 160.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Hz. Muhammed Mustafa 2, Erkam Yayınları