Direnişin Sönmeyen Meşalesi ve Siyonistlerin Bitmeyen Emelleri

Siyonist işgal nerede duracak? Nihai hedef neresi ya da daha doğru ifadeyle nereler? Siyonistlerin Gazze’de gerçekleştirdikleri soykırım savaşını Lübnan’a taşımalarından bu yana bugünlerde cevabı aranan soruların başında geliyor bu soru.

“İslam âlemine çağrımızdır. Bizi kurtarmanızı beklemiyoruz. Bizimle kurtulmanızı bekliyoruz. Mahkûm olan sizlersiniz. Yoksa Siyonist küffar bize düşman size dost olmazdı.” Yahya Sınvar

Siyonist işgal nerede duracak? Nihai hedef neresi ya da daha doğru ifadeyle nereler? Siyonistlerin Gazze’de gerçekleştirdikleri soykırım savaşını Lübnan’a taşımalarından bu yana bugünlerde cevabı aranan soruların başında geliyor bu soru.

Egemenliği denizde başlayıp nehirde sona eren, Yahudi halkının değerlerine göre işleyen bir Yahudi devleti isti yorum” diyor Siyonistlerin Maliye Bakanı Smontrich. Bu hayal ile yanıp tutuşan sadece şaz bir isim olarak gösterilen Smontrich değil, Netanyahu’nun faşist kabinesindeki birçok isim ile birlikte Nil’den Fırat’a uzanan “vaat edilmiş topraklarda” kurulmuş bir Yahudi devleti rüyasını gören yüzbinler var işgal devleti içerisinde. Peki, Siyonistlerin bu vizyonu bölge dinamikleri ve gerçekleri göz önüne alındığında rasyonel mi? Yoksa ulaşılması pek de mümkün olmayan sadece Siyonistlerin hayallerini süsleyen bir ütopya mı? Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın uyarılarına yansıdığı gibi Türkiye de Siyonistlerin hayallerini süslüyor mu? Sonda söyleyeceğimizi başta söyle yelim. Evet, kendilerine dur denilmediği sürece Siyonistlerin, “vadedilmiş topraklarla” ilgili vizyonları doğrultusunda soykırım savaşını sürdüreceklerini söylemek irrasyonel bir öngörü olmaz. Burada önemli bir hususun altını çizelim. Siyonistlerin vadedilmiş topraklarla ilgili vizyonunun en önemli motivasyonu siyasi olmaktan daha çok dinidir. Bu noktada Siyonistlerin dini motivasyonuna ilişkin tespitlere geri döneceğiz ama onun öncesinde bölgenin geçtiği siyasi konjonktürde cereyan eden gelişmeleri kısaca hatırlayım. Tabii yirmi dört saatin bile Ortadoğu gibi bir coğrafya için çok uzun bir zaman dilimi olduğunun altını çizmek gerekiyor öncelikle. Bugün söylediğiniz şey yarın gelişen sürpriz yeni bir durumun gerisinde kalabiliyor zira. Dolayısıyla aylık bir dergide günbegün sürekli değişen dinamik bir süre ce ilişkin söz söylemek gerçekten bir hayli zor. Bu satırları kaleme aldığımız günlerde İsmail Heniyye’nin ardından Hamas’ın yeni lideri Yahya Sinvar da Siyonistlerin düzenlediği tesadüfi bir saldırı sonucu şehadet şerbetini içmişti. Gün demi ise Yahya Sinvar sonrası Hamas’ı ve Gazze’yi nelerin beklediği kadar İsrail’in İran’a yönelik muhtemel saldırısının kapsamının ne olacağı, bölge deki tırmanan gerilimin daha ne kadar tırmanacağına ilişkin sorular meşgul etmekteydi. Hamas lideri Yahya Sinvar’ın şehadetinin Gazze’de yaşanmakta olan soykırım savaşı üzerindeki etkininin ne olacağı ve bölgeyi nelerin beklediği sorularına ilişkin değerlendirmemize geçmeden, zulmün içinde doğan ve 62 yıllık ömrünün neredeyse tamamı nı Siyonistlere karşı direnerek geçiren Yahya Sinvar’ı biraz daha yakından tanıyalım isterseniz.

YAHYA SİNVAR SONRASI HAMAS

Hamas, “daha önceki liderlerinin şehadeti sonrası yere düşmeyen dire niş bayrağı, Yahya Sinvar’ın şehadeti sonrası da yere düşmeyecekti r” diyor. Bir başka ifadeyle “Bu topraklar, zey ti n yeti şti rdiği gibi direnişçi yeti şti r meye” devam edecek. Hamas’ın kuruluşundan yıllar önce Filisti nli romancı ve gazete ci Gassan Hanefi , “Bedenler düşer, inanç değil” demişti . Ahmet Yasin’in, İsmail Heniyye’nin ve diğer liderle rin yerleri nasıl doldurulduysa Yahya Sinvar’ın yerinin de doldurulacağı yö nünde güçlü bir kanaat hâkim Hamas cenahında. Aslında sadece Hamas yetkilileri değil Batı medyası hatt a bizati hi Siyo nistler bile Yahya Sinvar’ın ölümü ile şahıslarla kaim olmayan bir ideoloji olan Hamas’ın biteceğini beklemiyor. Mayıs 2024’te İspanyol gazetesi El País’de yer alan analizde deniliyor ki; “Hamas liderleri veya tüm Hamas üyeleri öldürülse bile, İsrailliler Gazze’yi işgal etse de terk etse de Hamas siyasi bir güç olarak kalacaktı r.” İspanyol gazetesinin bu tespiti ne İsrail’in Yedioth Ahronot gazetesin den Tel Aviv Üniversitesi öğreti m üyesi Dr. Michael Milstein de benzer şeyler söyleyerek katılıyor. Hem de Yahya Sinvar’ın şehadetinden birkaç gün önce Netanyahu’nun politikalarını eleştirdiği yazısında diyor ki Milstein; “Netanyahu yönetimi, ölümü, teslim olmaya tercih edecek kadar sağlam bir ideolojiye sahip Hamas militanlarının en sonunda beyaz bayrak çekeceğine inanıyor. Bu mümkün değil.” Hamas’ın başına kim geleceği konusunda farklı birçok ismin adı geçse de Sinvar’ın yerine tek bir kişi atamak yerine Doha merkezli bir heyet tarafından yönetileceği ifade ediliyor.

YAHYA SİNVAR’IN ŞEHADETİ GAZZE’DEKİ DENGELERİ NASIL ETKİLEYECEK?

 Sinvar’ın şehadeti nin Netenyahu için bir başarı hikâyesi olmayacağını da vurguluyor Siyonist medya. Ak sine İsrailli analistlere göre Sinvar’ın öldürülmesi İsrail’in Gazze’deki sa vaşını sona erdirmek yerine daha da zorlaştı racak. Haaretz’e göre Sinvar’a yönelik suikast her iki tarafı n pozisyo nunda bir değişikliğe yol açmış değil. Siyonistler adına ateşkes müzakere sine katı lan üst düzey bir isme göre, “İsrail’in yeni müzakerelere girebilme si için esneklik göstermesi gerekiyor.” İsrail medyasından Maariv gaze tesinin yazarlarından Leora Minka ise Yahya Sinvar’ın öldürülmesinin askeri anlamda bir başarı olarak gö rülse de İsrail toplumunu rahatlatma dığını söylüyor: “Bir yıldır ağlama ile gülme, dans ile yas arasında gidip ge liyoruz. Bir yıldır askerlerimiz ölmeye yaralanmaya devam ediyor. Anketler nüfusun yaklaşık yüzde 40’ın savaş nedeniyle psikolojik sorunlar yaşa dığını gösteriyor. Antidepresanı ve antibiyotik kullanımı pandemiden bu yana 3 kat artmış.”

KİMİ ARAP MEDYASI SİNVAR’I NEDEN ÖTEKİLEŞTİRDİ?

Kimi Arap medyasında ise akla ziyan hezeyanlar müşahede edildi. Özellikle Suudi Arabistan medyasın dan Ukaz Gazetesi, Sinvar’ın vefatını manşetten verirken, Siyonistlerin ağzıyla; “İsrail, Sinvar’ı da Heniy ye’nin yanına gönderdi. Hamas Başsız” ifadelerini kullandı. Yine Suud televizyonu MBC, Sinvar’ın şehadeti sonrası yayınladığı kısa bel geselde Hamas’ı şeytanlaştırmada Siyonist medyasıyla yarıştı adeta. O derece ki bu haberiyle Siyonist med yasına dahi haber oldular. “Milletin aslanlarının şehit olduğu bir dönemde, itlerin sevinçle uluduğu bir dönemde yaşamak, acıların en büyüğü olsa gerek. Fakat, islam ordusunun kumandanı, Rasulullah’ın amcası, Allah’ın arslanı hamza radıyallahu anh muharebe meydanında şehit olduğu zaman, Kureyşli müşrikler de Müslümanların artık güçsüzleşeceğini düşünerek sevinmiş, naralar atmışlardı. Ama onun şehadeti sonra allah teala Müslümanlara Mekke’nin fethini nasip etti.” (Cezayırlı Gazetecı Hafız Derracı) Suudi gazeteci ve şair Abdüllatif bin Abdullah, Sinvar’ın şehadeti sonrası yaptığı sosyal medya paylaşımın da; “Sinvar helak oldu. Bugünkü se vincimiz büyük. Doğusundan batısına tüm İslam ve Arap âleminin gözü aydın olsun” ifadelerini kullandı.

Yahya Sinvar ve Hamas’a yönelik bu öfkeyi anlamak mümkün değil elbette. Sanki Gazze’de 17 bini ço cuk 50 bini geçkin Filistinliyi katleden Siyonistler değil de Hamas ve Yahya Sinvarmışçasına kin kusuldu. Peki, neden bu öfke? 7 Ekim Aksa Tufanı’nın mimarı Yahya Sinvar olsa da Siyonistler ona o aklı verenin İran olduğunu iddia etti hep. Hamas’ı şeytanlaştırırken “şer ekseni” İran ile DAİŞ ile etiketledi. Hamas’ı, Hizbullah gibi ahtapo ta benzettiği İran’ın kollarından biri olarak tasvir etti. Bu kriminalize ediş hem uluslararası zeminde dillerine pelesenk ettikleri; “İsrail, teröre kar şı kendini savunma hakkını kullanıyor” klişesi ile birlikte Siyonistlerin Fi listin’deki katliamlarını ve soykırımını meşrulaştırıcı bir rol oynuyor hem de İran’a öfkeli Sünni Arap kamuoyunda karşılık bulmasına yarıyordu. Suudi Arabistan’daki mevcut yönetim de Hamas’a artık İsrail’in bak tığı pencereden bakıyor. Onlar da Hamas’ı İran’ın “Direniş Ekseni”nin bir kolu olarak gösteriyorlar. Hatta Suudi kim din adamları Hamas’ı Rafızi olmakla suçlayıp tekfir ediyor. Ama bu doğru değil. Onlar da biliyor bunun doğru olmadığını. Filistin davasını terk ettiklerinden, yüzüstü bıraktıklarından dolayı denize düşen yılana sarılır misali Hamas’ın İran’la yakınlaşmak zorunda kaldığını biliyorlar. Ama hem bunu kamufle etmenin hem Su udi Arabistan’ın İsrail ile ilişkilerinin normalleştirmesine Aksa Tufanı ile takoz koyan Hamas’ı, tüm Sünni dün yanın öfkesini üzerine çekmiş İran ile etiketlemenin, onu şeytanlaştırmanın en mantıklı yolu olarak görüyorlar. Yaptıkları tam olarak bu aslında. 1988 yılında kurulduğunda Ha mas, Müslüman Kardeşlerin bir kolu olsa da Suudi Arabistan yönetimince bir tehdit olarak görülmedi. Hatta ilişkiler son derece iyi idi. Ta ki Arap Baharı’yla birlikte İslami tandanslı siyasi oluşumların, rejimlerin alternatifi olarak ortaya çıkıncaya kadar. Sonrası süreçte Hamas, “Siyasal İslamcı” yaftasıyla ötekileştirilme süre cinden nasibini aldı ve bir daha tüm Körfez’in düşmanı, ötekisi olmaktan kurtulamadı. 

Kaynak: Beytullah Demircioğlu, Altınoluk Dergisi, Sayı: 465

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.