Diyanet İşleri Başkanı Görmez’den Çocuk Hakları Günü Açıklaması

Diyanet İşleri Başkanı Görmez, "Çocuğun emeğini, bedenini, geleceğini istismar etmek, insanlığın tefessüh ve iflas ettiği son noktadır" dedi.

Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, çocuğun emeğini, bedenini, geleceğini istismar etmenin, insanlığın iflas ettiği son nokta olduğunu belirterek, "İnsanlık, çocuk için iyilik düşünmedikçe, dünyayı çocuğun üstün menfaatine ve önceliklerine göre tasarlamadıkça, 'çocuğa yeryüzünün küçük ve onurlu halifesi' gözüyle bakmadıkça iflah olamaz." değerlendirmesinde bulundu.

Görmez, Çocuk Hakları Günü dolayısıyla yayımladığı mesajında, dünyanın bugün insanlıktan utandıran çocuk istismarından, bombalardan kaçan çocuklardan, dalgaların boğup sahile attığı bedenlerden bahsettiğini belirtti.

Her çocuğun insanlığın geleceğini yüreğinde taşıdığını vurgulayan Görmez, "Bir çocuğun hayatını karartmak, insanlığın ufkunu karartmaktır. Çocuğun duygu ve düşünceleri değerli, canı ve bedeni dokunulmazdır. Huzurlu, güvenli ve sağlıklı bir ortamda büyümek, onun yaratılıştan getirdiği en tabii hakkıdır." ifadelerini kullandı.

Görmez, şunları kaydetti:

"Çocuğun emeğini, bedenini, geleceğini istismar etmek, insanlığın tefessüh ve iflas ettiği son noktadır. Çocuk istismarı hem Yüce Allah hem de insanlık önünde hesabı verilemeyecek ağır bir suçtur. Çocuğun her anlamda ihmal ve istismarıyla mücadele etmek, dini ve hukuki bir sorumluluktur.

Hiçbir kız çocuğu, rızası olmadan, anne olma özelliği kazanmadan ve eş olmanın anlamını kavramadan evlendirilemez. Hiçbir çocuk, hırsın, güç ve iktidar mücadelesinin, savaş ve şiddetin yükünü çekmeye mecbur, mağdur ve mazlum edilemez. Allah'ın emaneti olan çocuklarımızın, taşıyamayacakları bedensel ve duygusal yükler altında ezilmelerine izin ve müsamaha gösterilemez. İnsanlık, çocuk için iyilik düşünmedikçe, dünyayı çocuğun üstün menfaatine ve önceliklerine göre tasarlamadıkça, 'çocuğa yeryüzünün küçük ve onurlu halifesi' gözüyle bakmadıkça iflah olamaz."

Kayank : AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.