Diyanet İşleri Başkanı Salgına Karşı Peygamber Efendimizin Uyarısını, Yeniden Hatırlattı

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş video konferansla katıldığı, TRT tarafından ramazan ayına özel düzenlenen “Kur’an-ı Kerim’i Güzel Okuma Yarışması İftar Özel” programında salgına karşı Peygamber Efendimizin, "Salgın hastalık bulunan yerde iseniz eğer oradan dışarıya çıkmayınız." uyarısını hatırlattı.

TRT tarafından 2017'den bu yana ramazan ayına özel düzenlenen Kur’an-ı Kerim’i Güzel Okuma Yarışması İftar Özel” programına video konferansla bağlanan Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, “Ramazan ayı milletimiz için, İslam alemi için hayırlı olsun, hayırlar getirsin. Oruçlarımız kabul olsun, Cenab-ı Hak, tüm ibadetlerinizi makbul eylesin inşallah.” dedi.

- "Şifaya her zaman ihtiyacımız var"

Bu yılki Ramazan ayı temasını “Şifa Ayı Ramazan” olarak belirlediklerini ifade eden Başkan Erbaş, “Şifaya her zaman ihtiyacımız var. Yaklaşık bir yıldır salgınla mücadele halindeyiz. Bu yıl Ramazan ayında tabi yaşamış olduğumuz bu salgın hastalığa da dikkat çekmek, gerekli tedbirleri almak, tedbir, tevekkül ve dua üçlümüzü yeniden insanlarımıza hatırlatmak için ‘Şifa Ayı Ramazan’ başlığını kullandık. ‘Oruç tut sıhhat bul’ Hadis-i Şerifini de bu vesileyle hatırlatmış oluyoruz. Çünkü oruç başlı başına bir sağlıktır. Oruç, her Müslümana sağlık açısından da katkı sağlayan, faydalı olan bir ibadet şeklidir. Biz Efendimiz (s.a.v)'in bu Hadis-i Şerifi bağlamında insanlığa, Müslümanlara Ramazan ayında özellikle salgına karşı tedbirleri azami artırarak ve bir an önce bu salgından kurtulabilmemiz için gerekli vazifelerimizi yaparak insanları uyarmaya devam edeceğiz. Bu açıdan faydalı olur düşüncesiyle böyle bir temayı tercih ettik.” ifadelerini kaydetti.

Kur’an-ı Kerim’in insanları karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için gönderildiğini belirten Başkan Erbaş, “Kur'an'ın hükümlerine, emirlerine tabi olmak, emirlerini yerine getirmek, yasaklarından kaçınmak, esasında hem ruhen hem bedenen insana bir şifadır.” ifadelerini kullandı.

- “Kur'an-ı Kerim'in şifa boyutunu anlatmaya çalışacağız”

Başkan Erbaş, Kur'an-ı Kerim’in haram saydığı şeylerde bir tehlikenin var olduğunu ve bu haramlardan uzak durmak gerektiğine işaret ederek şunları söyledi;

“Sağlığa zarar veren her şey haramdır esasında. Kur'an-ı Kerim'deki nehyedilen hususların tüm insanlık için, toplum için zararlı olduğunu biliyoruz. Özellikle şu beş şey korunması gerekiyor; Bunlardan birisi inançlarının, dinlerinin korunması, ikincisi aklın korunması, üçüncüsü malın korunması, dördüncüsü canın korunması, beşincisi neslin korunması. Demek ki, toplumda ve toplumu meydana getiren insanda bu beş şeye zarar veren her şey haramdır, bu beş şeyi korumak da farzdır. İnşallah Ramazan boyunca bu hakikatleri kardeşlerimizle, milletimizle, tüm İslam alemi ile paylaşarak Kur'an-ı Kerim'in şifa boyutunu anlatmaya çalışacağız.”

- “Hastalıklara karşı tedavi olmak, tüm insanların en önemli vazifesidir”

Başkan Erbaş, salgınla mücadelede, Hazreti Peygamberin; “Salgın hastalık bulunan yerde iseniz eğer oradan dışarıya çıkmayınız. Eğer salgın hastalık bulunan yerde değilseniz, salgın hastalık oradan gidinceye kadar oraya girmeyiniz.” Hadis-i Şerifine sarıldıklarını dile getirerek, “Tabii hastalıklara karşı mutlaka tedavi olmak, Müslümanların, tüm insanların en önemli vazifesidir. Hastalık da Allah'tan, tedavisi de Allah'tan, inancına biz sarılırız. Bütün insanların ve bu konuda Allah Resulü Efendimizin Tıbbu'n-Nebî dediğimiz ve Peygamber Efendimizin hastalıklara karşı insanları tedaviye, hastalığa karşı tedbire yönlendirdiği tavsiyelerine uyarak bunları yerine getirmek mecburiyetindeyiz.” değerlendirmelerinde bulundu.

- “Ruhumuzun gıdası oruç”

Orucun insanı kötülüklere karşı koruyan bir kalkan olduğuna vurgu yapan Başkan Erbaş, söyle konuştu:

“Sevgili Peygamberimiz, ‘Oruç kalkandır.’ buyuruyor. Ne için kalkandır? İnsanı kötülüklere, tehlikelere karşı koruyan bir ibadettir. Yani sadece fiziksel olarak değil, esasında orucun insan bedenine de faydası vardır ama bundan daha önemlisi ruhumuza faydası var. Ruhumuzun gıdası oruç, en büyük ibadetlerden, en faziletli ibadetlerden birisidir. Allah Resulünden yine öğreniyoruz, Peygamber Efendimiz, ‘Tüm ibadetlerin sevabını melekler yazar ama orucun sevabını Ben veririm.’ buyuruyor Rabbimiz’ diyor. Orucun insan psikolojisine, insan ruhuna çok büyük faydası var. Oruç tutan insan oruçlu bir ağızla kötülük yapamaz, yalan söyleyemez. Psikolojik olarak otokontrol mekanizmasını çalıştıran çok önemli bir ibadettir.”

Kaynak: Diyanet Haber

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.