Doğu Guta'da Ateşkes Sözde Kaldı!

Katil Esed rejimi ve destekçileri, abluka altında tutulan Doğu Guta'da ilerleyişlerini sürdürüyor.

Suriye'de Esed rejimi ve destekçileri, 3 Mart'ta Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin (BMGK) ateşkes kararını hiçe sayarak, Rusya'nın hava desteğiyle kara harekatı başlatmıştı.

Doğudan batıya doğru ilerleyen rejim güçleri, Şifoniye beldesinin yanı sıra Beyt Sava beldesinin büyük kısmını ele geçirdi, Misraba beldesinin orta kısmına ulaştı. Rejim ve destekçileri, yeni ele geçirdikleri bölgelerden yaklaşık 2 kilometre daha ilerleyerek Haresta ilçesine ulaşması halinde Doğu Guta bölgesini ikiye ayırmış olacak.

BMGK, 24 Şubat'ta aldığı kararla başta Doğu Guta olmak üzere Suriye genelinde siviller için insani ateşkes ilan edilmesini istemişti. Ancak "gecikmeksizin" hayata geçirilmesine hükmedilen ateşkesin nasıl başlayacağı belirsiz kalmıştı. Rusya, BMGK kararının ardından 27 Şubat'ta ateşkesin her gün yerel saatle 09.00-14.00 (TSİ 10.00-15.00) arasında geçerli olacak şekilde başladığını ilan edip, rejimin buna uyacağını ileri sürmüştü.

Muhaliflerin kontrolündeki Doğu Guta'da yaklaşık 400 bin kişi 5 yıldır abluka altında yaşıyor. Doğu Guta, Astana anlaşmalarında "Gerginliği Azaltma Bölgesi" ilan edilmesine rağmen Rusya'nın garantörlüğünü üstlendiği Esad rejimi, geçen yıl nisan ayından itibaren bölgeye yönelik ablukasını sıkılaştırıp, son aylarda da saldırılarını şiddetlendirdi.

İnsani krizin derinleştiği bölgede, yüzlercesi acil durumda olan binlerce sivil hasta tahliye edilmeyi bekliyor. Bunların birçoğu çocuk veya ileri evre kanser hastası. Doğu Gutalı çok sayıda bebek ve çocuk da açlık ve ilaçsızlık yüzünden yaşamını yitirdi.

BM Uluslararası Bağımsız Suriye Araştırma Komisyonu dün, Esed rejiminin Doğu Guta'da sivillere karşı kimyasal silah kullanmak, halkı açlığa sürüklemek ve tıbbi tahliyeler gibi bir dizi fiille savaş suçu işlediğini duyurmuştu.

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.