Doğum Kontrolü Caiz midir?

Sorularla İslam

Bazı kimseler fazla çocuk yapmamak için çeşitli önlemlere başvuruyorlar. Fazla çocuk olmasını engellemek için doğum kontrolü yöntemlerine başvurmak caiz midir?

Günümüzde doğum kontrolü meselesi yalnız Türkiye’nin değil bütün dünya milletlerinin üzerinde durduğu bir konudur.

EVLİĞİN HİKMETLERİ

Evlenmek Hz. Peygamber’in sünnetlerindendir. Evliliğin çeşitli hikmetleri vardır. Bunları şu şekilde özetleyebiliriz.

  1. Eşlerin birbiriyle huzur ve sükûnet bulması. Kur’ân’da şöyle buyuru lur: «O’nun âyetlerinden biri de, size kendi türünüzden kendileriyle sükûn bulacağınız eşler yaratması ve aranıza sevgi ve acıma koymasıdır. Şüphesiz bunda, düşünen bir toplum için ibretler vardır.»[1]
  2. Neslin devamı ve nüfusun artması. Hadiste şöyle buyurulur: «Evlenin, çünkü ben diğer ümmetlere karşı sizin çokluğunuzla iftihar edeceğim.»[2]
  3. Evlilik gözü ve ırzı harama karşı koruyucudur. Allâh’ın elçisi şöyle buyurmuştur: «Ey gençler topluluğu, sizden gücü yeten evlensin. Çünkü evlilik gözü ve ırzı harama karşı koruyucudur. Kimin de evlenmeye gücü yetmezse oruca devam etsin. Çünkü oruç onun için bir kalkandır.»[3]

DOĞUM KONTROLÜ CAİZ MİDİR?

Diğer yandan evlenmeye gücü yettiği halde gözünü ve ırzını haramlardan korumaya da gücü yeten bir erkek veya kadın çeşitli sebeplerle bekâr da kalmış olabilir. Evli olan çiftler de azil gibi bir yolla çocuk yapmamak için önlem alabilirler. Cabir b. Abdillah (r.a.)’ten şöyle dediği nakledilmiştir: «Kur’ân-ı Kerîm inerken biz azil yapıyorduk. Eğer ondan bir şey yasak edilecek olsa, bunu bize Kur’ân yasaklardı.»[4] Müslim’in rivayetinde şu ilâve vardır: «Bu durum Allâh’ın elçisinin kulağına gitti, fakat bize bunu yasaklamadı.»[5]

Azil; cinsel temas sırasında erkeğin menisini dışarı akıtması demektir. Hz. Peygamberin bazı hadislerinde azil, hoş görülmemişse de, bunu kesin olarak yasaklayan bir hüküm de getirilmemiştir. Bu yüzden çoğunluk İslâm müctehitlerine göre kadının da rızasıyla azil yapmak mubah sayılmıştır. Hatta birçok Şâfiî fakîhine göre bu konuda kadının rızası da gerekmez.

Diğer yandan erkeğin veya kadının ilaçla veya ameliyat yoluyla sürekli olarak kısırlaştırması caiz olmaz. Bu durum fıtratla çeliştiği gibi, evliliğin ne kadar süreceğini ve sayıları yeterli sanılan çocukların ömrünü Yüce Allah’tan başkası bilemez. Günümüzde bir trafik kazası, bir toplum hareketi ya da bir savaş aile fertlerini alıp götürmekte ve hayata yeniden başlama zarûretleri ortaya çıkabilmektedir. 30-35 yaşlarında iken iki çocuk sahibi olmayı yeterli gören eşlerin böyle bir felâketle karşılaşması durumunda kısırlığın ileride büyük acılara yol açacağını tahmin etmek güç olmaz. Nitekim Sa’d b. Ebî Vakkas’tan şöyle dediği nakledilmiştir: «Hz. Peygamber, Allâh’a kulluk etmek gayesiyle sürekli olarak evlenmeyi terk etmek isteyen Osman b. Maz’un’un isteğini reddetti. Eğer ona izin verseydi biz de kendimizi iğdiş edecektik.»[6]

Sonuç olarak cenin teşekkül etmeden, önceki dönemde erkeğin veya kadının gebeliği engelleyen yöntemlere başvurması mümkün ve caizdir. Bu korunma ilaçla olabileceği gibi, meninin rahme ulaşmasını engelleyen başka yöntemlerle de olabilir. Ancak bunun için eşlerin rızasının bulunması, sağlığa zarar vermemesi ve başvurulan yöntemin boy abdestini engelleyici nitelikte olmaması gereklidir.

Meni rahme yerleştikten sonra nutfe veya alaka (kan pıhtısı) durumunda iken bir ilaç veya başka bir yöntemle düşürülmesi konusunda İslâm bilginleri arasında görüş ayrılığı vardır.

Ceninin özellilkle ilk 1,5-2 aylık dönemde kan pıhtısı durumunda iken düşürülmesi Hanefîlerden Mâverâünnehir âlimlerine ve bazı Şâfiîlere göre özür olsun veya olmasın caiz görülmüştür.[7] Ancak Hanefîlerde tercih edilen görüşe ve Gazali ve İbn Hacer el-Askalânî gibi âlimlere göre bu durumda özürsüz düşürme caiz değildir.[8]

Ancak meşrû bir özür bulununca kan pıhtısı durumundaki cenini ilaçla düşürmekte veya onu aldırtmakta bir sakınca yoktur.

İbn Âbidîn (ö. 1252/1836) yukarıdaki durumda cenini düşürmede özür sayılan durumları şöyle belirlemiştir.

  1. Gebelik yüzünden kadının hastalığının artması veya ölüm tehlikesinin bulunması.
  2. Çevrenin çok bozuk olması yüzünden doğacak çocuğun İsâmî ahlâk ve terbiye ile yetiştirme zorluğunun bulunması,
  3. Yoksulluk ve zarûretin hüküm sürmesi. Gebe kadının süt emen bir çocuğunun bulunması ve gebelik yüzünden süt kesilirse, babanın çocuğa süt anne tutma gücünün olmaması da bir özür sayılmıştır.[9]

Dipnotlar:

[1]. er-Rûm, 30/21. [2]. İbn Mâce, I, 592, H. No: 1846. [3]. Buhârî, Savm, 10, Nikâh, 2, 3; Müslim, Nikâh, 1, 3; Ebû Dâvûd, Nikâh, 1. [4]. Buhârî, Kader, 4; Tirmizî, Nikâh, 39. [5]. bk. Müslim, Talâk, 26-28. [6]. Müslim, Nikâh, 7. [7]. el-Fetâvâ’l-Hindiyye, V, 356. [8]. İbn -i Âbidîn, Reddü’l-Muhtâr Beyrut, t.y. II, 380. [9]. İbn Abidîn, age, II, 380; ayrıntı için bk. yukarıda «Doğum Kontrolü (Azil)» konusu.

Kaynak: Prof. Dr. Hamdi Döndüren, Delilleriyle Aile İlmihali, Erkam Yayınları