Dost ile Sevgilinin Farkı

Dost (halilullah) ile sevgili (habibullah) arasındaki fark nedir? Abdullah Sert Hocaefendi Şifa-i Şerif eserinden dost ile sevgilinin farkını okuyor.

DOST İLE SEVGİLİNİN FARKI

Eş’arî kelâm âlimi Ebû Bekir ibni Fûrek (v. 406/1015) bazı kelâm âlimlerinden sevgi ile dostluğun farkını ve netice itibâriyle sevginin dostluktan daha üstün olduğunu gösteren pek uzun nakiller yapmıştır. Biz burada, bu nakiller hakkında fikir vermek üzere kısa bir özet sunacağız. Bazı kelâmcılar (Hz. İbrâhim âleyhiselâm ile Peygamber Efendimiz hakkındaki âyetleri değerlendirerek) şöyle demişlerdir:

Dost, dost olacağı kimseyi, birinin aracılığı ile bulur. Bunun en güzel misâli şu âyettir: “Böylece Biz İbrâhim’e, güçlü bir îmâna sahip olsun diye göklerin ve yerin muhteşem saltanatını gösteriyorduk.”(En’âm 6/75.)

Sevgili ise, sevdiğini aracısız bulur. Bunun en açık misâli de “İki yay kadar oldu, hattâ daha da yakın”(Necm 53/9) âyetidir. (Resûl-i Ekrem, Cenâb-ı Hakk’ı aracısız bulmuştur.)

Şöyle denmiştir:

Dost, dostunun kendini bağışlayacağını ümit eder. Hz. İbrâhim âleyhiselâm’ın şu sözü bunu gösterir: “Hesap gününde hatâlarımı bağışlayacağını umduğum da yine O’dur.”(Şuarâ 26/82.)

Âyetin baş tarafı şöyledir: “İbrâhim de şöyle dedi: ‘Sizin ve geçmiş atalarınızın nelere taptığını biraz olsun düşünmüyor musunuz? Şüphesiz onlar benim düşmanımdır. Ancak Âlemlerin Rabbi olan Allah dostumdur. Beni yaratan ve bana doğruyu gösteren O’dur. Beni yedirip içiren O’dur. Hastalandığımda bana şifâ veren O’dur. Beni öldürecek, sonra diriltecek O’dur. Hesap gününde hatâlarımı bağışlayacağını umduğum da yine O’dur.’”(Şuarâ 26/75-82.)

Sevgili ise, sevdiğinin kendini bağışlayacağından emindir. Şu âyet de bunun misâlidir: “Böylece Allah senin geçmiş ve gelecek günahlarını bağışlayacak, üzerindeki nimetini tamama erdirecek ve seni dosdoğru bir yola iletecektir.”(Fetih 48/2)

Dost dostuna “İnsanların diriltildiği günde beni rezil etme!”( Şuarâ 26/87.) derken; Sevgiliye şöyle denir: “O gün, Allah’ın Peygamberi utandırmayacağı gündür.”( Tahrîm 66/8)

Habîbullah daha “Beni utandırma!” demeden, utandırılmayacağı kendisine müjdelenmiştir.

Allah’ın dostu Hz. İbrâhim âleyhiselâm, mancınıkla ateşe atılacağı zaman: “Allah bana yeter” demişti.

Allah’ın sevgilisi olan Resûl-i Ekrem’e ise: “Sana Allah yeter”( Enfâl 8/64) buyurulmuştu.

Dost olan Hz. İbrâhim âleyhiselâm: “Bana gelecek nesiller arasında hayırla anılmayı nasip eyle!”( Şuarâ 26/84) diye duâ ederken; Allah’ın sevgilisi olan Resûl-i Ekrem’e “Şânını da yüceltmedik mi?”( İnşirâh 94/4) buyurulmuş, daha o hayırla anılmayı istemeden onun hayırla anılması sağlanmıştır.

Dost olan Hz. İbrâhim âleyhiselâm: “Beni ve çocuklarımı putlara tapmaktan uzak tut!” (İbrâhim 14/35.) diye duâ ederken; Allah’ın sevgilisi olan Resûl-i Ekrem’e, daha o bir şey istemeden “Ey Ehl-i beyt, Allah sizden her türlü kirliliği gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor.” (Ahzâb 33/33.) buyurulmuştur.

Ehl-i Beyt; Peygamber Efendimiz’in hanımları, “sadaka almaları haram olan” yakınları, amcaoğulları, Hz. Ali’nin, Akîl’in, Ca’fer’in ve amcası Hz. Abbâs’ın âileleridir. Özellikle de Hz. Ali, Hz. Fâtıma, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’dir. (Müslim, Fezâilü’s-sahâbe 36, nr. 2408; Tirmizî, Tefsîr 33/7-8, nr. 3205, 3206; Ahmed ibni Hanbel, Müsned, IV, 366-367.)

Sevgi ve dostluktan hangisinin daha üstün olduğu konusunda naklettiğimiz bu bilgiler, peygamberlerin ve velilerin, kulluğun en düşük seviyesinden en yüce mertebesine kadar çeşitli derecelere yükseldiklerini göstermektedir. Öyleyse “Herkes kendi yapısına göre davranır. Kimin hayat tarzının daha doğru olduğunu Rabbiniz herkesten iyi bilir.” (srâ 17/84.)

Kaynak: Kadı İyaz, Şifa-i Şerif

İslam ve İhsan

PEYGAMBERİMİZİN ALLAH SEVGİSİ İLE İLGİLİ ÖRNEKLER

Peygamberimizin Allah Sevgisi ile İlgili Örnekler

HZ. İBRAHİM'E (A.S) NEDEN HALİLULLAH DENİLMİŞTİR?

Hz. İbrahim'e (a.s) Neden Halilullah Denilmiştir?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.