Dostluk Nedir?

Dostluk nedir? Dostluğun güzel misalleri nelerdir? Kul, Allah'ın (c.c) dostluğuna ermek için neler yapmalıdır? Samimi ve gönülden yakarışın fazileti ve farkı nedir?

Dostluk, müştereklikten kaynaklanır.

Dostluk, iki kalp arasındaki muhabbet hattıdır.

Bunun en güzel misâli Hazret-i Yâkub ile Hazret-i Yûsuf arasında yaşanmıştır. Yâkub -aleyhisselâm-, kendi iç dünyasını Yûsuf’ta gördü. Ona diğer evlâtlarından daha fazla muhabbet besledi.

Bir kişi kalbinde cemâlî sıfatları tecellî ettirebilirse, yani o kul; merhamet, cömertlik, affedicilik ve emsâli sıfatları yaşar ve yaşatırsa, o kişi ile Cenâb-ı Hak arasında dostluk meydana gelir. Cenâb-ı Hak da dostluğun mukabili, zor geçitlerde kulunu muhafaza eder. Âyet-i kerîmede buyurulur:

“Bilesiniz ki, Allâh’ın dostlarına korku yoktur; onlar üzülmeyecekler de.” (Yûnus, 62)

GÖNÜL ALEMİNDE ZİRVELEŞMEK

Kul; bu dostluğa erebilmek için, gönül âleminde bu sıfatları zirveleştirebildiği kadar, Cenâb-ı Hak ile dostluğu güçlendirmiş olur. Başta Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz ve Hazret-i İbrahim bu dostluğun en güzîde misalleridir.

Hazret-i İbrahim; gördüğü muazzam tecellîler karşısında bu dostluğa erişememe, bu dostluğa mukabele edememe endişesiyle;

(Yâ Rabbî! İnsanların) diriltilecekleri gün beni mahcup etme!” (eş-Şuarâ, 87) diye niyaz etti.

Kul her zaman Cenâb-ı Hakk’a, O’nun rahmet ve inâyetine muhtaçtır. Cenâb-ı Hak da kulun kendisine ilticâ etmesinden, duâ edip yakarmasından râzı olur.

Câfer-i Sâdık -rahmetullâhi aleyh- bir gün;

“–Üzücü ve tehlikeli bir işle karşılaşan kişi, beş defa ihlâsla; «Rabbenâ!» derse, Allah onu korktuğundan emin kılar ve arzusuna nâil eyler.” buyurmuştu.

Kendisine;

“–Bu nasıl olur?” diye sorulunca;

“–İsterseniz Âl-i İmrân Sûresi’nin 191-194’üncü âyet-i kerîmelerini okuyunuz!” cevabını verdi. (Kurtubî, IV, 318)

Bu âyet-i kerîmelerde; «Rabbimiz!» nidâsıyla başlayan beş duâ vardır. Müteâkip âyette de Cenâb-ı Hak;

Rabbiniz sizin için (duâlarınızı) kabul etti.» buyurmaktadır.

Ancak bu icâbete nâil olabilmek için, gönülden bir samimiyet şarttır.

Tıpkı;

Hazret-i Yûsuf’un, Züleyha’nın teklifi karşısında gönülden ve samimî bir şekilde;

Allâh’a sığınırım!» demesi gibi… Hazret-i Yûsuf, bu samimî ilticâyı öyle bir kalbî duyuşla söyledi ki ancak bu vesileyle Allâh’ın burhânı yetişti.

SAMİMÎ VE GÖNÜLDEN YAKARIŞ

Samimî ve gönülden yakarış farkının bir misâlini de Sâre Vâlidemiz’de görürüz:

Hazret-i İbrahim -aleyhisselâm- ailesiyle birlikte Mısır’a girdiği zaman, Firavun’un adamları, cemal sahibi bir kadın olduğu için Sâre Vâlidemiz’i İbrahim -aleyhisselâm- ile birlikte Firavun’un sarayına götürdüler. Hazret-i İbrahim’i dışarıda bıraktılar. Firavun, Sâre Vâlidemiz’e tecavüzde bulunmak istiyordu.

Sâre Vâlidemiz, hemen huşû ve vecd içinde iki rekât hâcet namazı kılarak Firavun’un şerrinden Allâh’a sığındı.

Firavun ona yaklaşmak istediğinde korktu, titredi ve onun hemen serbest bırakılmasını emretti. Hattâ Hâcer Vâlidemiz’i de onlara hediye edip bir an önce gönderilmelerini istedi. Yani Cenâb-ı Hak, Sâre Vâlidemiz’i bu samimî ve gönülden namaz vesilesiyle Firavun’un şerrinden muhafaza buyurdu.

İslam ve İhsan

GERÇEK DOSTLUK NEDİR?

Gerçek Dostluk Nedir?

KİMLER HAK DOSTU OLAMAZ?

Kimler Hak Dostu Olamaz?

HAK DOSTLARINDAN HİKMETLER

Hak Dostlarından Hikmetler

ALLAH'A YAKLAŞMANIN YOLU

Allah'a Yaklaşmanın Yolu

İNSANLARIN ALLAH'A YAKIN OLANLARI

İnsanların Allah'a Yakın Olanları

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.