Dua Tedaviye Etki Eder mi?

Ortodoks tıbbı son çeyrek yüzyılda akıl almaz bir hızla gelişerek bir çok sahada umutları yeşertmeye devam ediyor. Genom projesinin mimarları da bizi ölümsüzlüğe doğru götürdüklerini iddia ediyorlar. Bütün bunlara rağmen, son zamanlarda daha sık haber olmaya başlayan alternatif terapötik destekler… dua, manevi tedaviler gibi kavramları hepimiz merakla takip ediyoruz.

Dua nedir? Dua ile tedavinin ilişkisini hekimlerimiz nasıl açıklamaya çalışıyor? Bu kadar gelişmişliğe terakkiye ve çağ atlayan nano tedavilere rağmen dua sığınağı tedavide ne kadar bizleri koruyucu zırhı ile kucaklıyor?

İstemek talep etmek dilekte bulunmak anlamına gelen dua, bize hangi kapıları açıyor kısaca bir göz atalım; Dua ile en başta bizi yaratan ve bize şifayı vaad edenle bir buluşma gerçekleştiriyoruz. Riyanın, maddi çıkarın olmadığı, samimi ve yalın bir buluşma bu...   Hastalıklar biz insanlar için acizlik muhtaçlıktır. Acizlik insanları daha samimi olmaya yöneltir. Samimiyet ise muhabbet ve bereket demektir. Bu psikolojide bir insanın dilden ve kalp yolu ile istekleri doğal olarak beynimizde bazı hormonların salgılanmasına sebebiyet vermektedir. Otonom sinir sistemi ve iç salgı bezlerimiz bu salgılanan maddeler ve hormonlardan olumlu etkilendiği ise yapılan çok yönlü çalışmalarla su yüzüne çıkmış. Beynimizde ve zihnimizde meydana gelen bu biyokimyasal değişim doku ve organlarımız için umulmadık şifalara vesile olabilmektedir.

Dua sığınağı bu etkileri ile korkmuş ürkmüş ölüm gibi yok oluşa doğru giden insan bedenini dinlendiren koruyan kollayan bir limandır.

Batı dünyasında inancın birçok hastalığın tedavisinde kullanıldığını biliyoruz. İnsanların psikolojisi inançlarla desteklendiği takdirde çok daha dirençli hale gelebiliyor. Bir anlamı ile dua bir çeşit psikoterapi. Araştırmalar özellikle çözümünde henüz ileri yol alamadığımız bazı kanser türü hastalıklarda dua ile desteklenen çok sayıda hastanın nasıl iyileştiği ile ilgili çarpıcı gerçekleri, bağışıklık sistemine yaptığı desteklerle olduğunu gösteriyor.

DUA TEDAVİYE ETKİ EDER Mİ?

Geçtiğimiz yıllarda Amerikan Duke Üniversitesi’nin araştırmasında, Müslüman, Hıristiyan, Yahudi ve Budistlerden oluşan 700 anjiyo ve balon hastasının yakınlarından hastalar için dua etmeleri istendi. Hastalar ve doktorların bu durumdan haberi olmadı. 6 ay sonra yoğun dualar ile birlikte rahatlatıcı müzik dokunma ve resim tedavisi alan grupta daha az ölümlere rastlandı.

Yapılan bilimsel çalışmalar bize şu sonucu veriyor. İnsan et ve kemik ötesinde bazı özelliklerle yaratılmıştır. Biz aynı hastalığın farklı insanlar üzerinde tezahürünü ve tedaviye cevabını farklı bulmaya alışkın hekimleriz. Aynı ilaç bir hastada tedaviye yardım ederken başka bir hastada sonuç vermemekte hatta ölümlere sebep bile olabilmekte... Bu örnekleri artırmak mümkün...

Bizleri yoktan var eden yüce Rabbimiz yaratma gücü gibi şifa gücüne sahip olduğunu bizlere aktarıyor. Ölümden başka tüm dertlerin devasını yarattığını da müjdeliyor. Bu gerçeğe göre şifayı ararken biraz da bu alandan bir bakış açısı ile istifade etmeliyiz. Modern batı tıbbı da zaten zorunlu olarak bu yöne doğru kaymak durumu ile yüz yüze.

HASTALIĞIN TEDAVİSİ

Şunu çok iyi biliyoruz. Her türlü hastalığın tedavisinde hekim hasta diyaloğu önemli. Hastanın doktora ve tedaviye inanması da önemli. Doktorun hastanın iyileşebileceği ile ilgili yapacağı olumlu telkinlerde önemli. Bu üç şey tedavi olma ve şifa bulmada gerçekten önemli.

Seküler tıbbın giderek daha da önemsemeye başladığı dua terapisinde bizim bu günkü bilgilerimize göre henüz çözemediğimiz başka gizemleri de olsa gerek.

Kaynak: Dr. Ali Akben, Altınoluk Dergisi, Sayı: 280

 

İslam ve İhsan

KUR’AN İLE TEDAVİ NEDİR, NASIL YAPILIR?

Kur’an ile Tedavi Nedir, Nasıl Yapılır?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.