Duayen Gazeteci 'haber Etiği'ni Anlattı

Medya kulisi haber yazarlarından duayen Gazeteci Süleyman Karakulluk ile kulis haberciliği ve yalan haber üzerine kısa bir söyleşi yaptık.

Söyleşi: Fahri Sarrafoğlu

- Sizi tanıyabilir miyiz? Kaç yıldır ekmeğinizi "kaleminizden" kazanıyorsunuz?

1962 Denizli Tavas doğumluyum. İlköğrenimimi Tavas Gazi İlkokulu’nda yaptım. Daha sonra Tavas İmam-Hatip Lisesi’ni okul birincisi olarak bitirdim.  Üniversite imtihanında Marmara Üniversitesi Basın Yayın Yüksekokulu’nu kazanınca İstanbul’un yolunu tuttum. 30 küsur yıldır bu şehirde yaşıyorum. 1988 yılından bu yana basın sektörünün içindeyim. İlk önce Zaman’da başladım. Ardından 1993’te İHA’nın kuruluşunda İhlas Holding’e geçtim. Dergi grubunda Yemek Zevki Dergisi’ni çıkardım. 1998’de Yeni Şafak Spor Servisi Sorumlusu oldum ama 2000’de ayrıldım. Tekrar Zaman’a geçtim ve 2007’de yine ayrıldım. FotoGol ve Fotospor’da çalıştıktan sonra 2011’de Milat gazetesine geldim ve halen burada haber müdürü olarak çalışmaktayım.  Bugüne kadar mesleğimden kazandığımın dışında bir kazanç kapısı olmadı benim için…

- Sizi ilk önce Yörünge Dergisi’nde tanımıştık, medya kulisleri yapıyordunuz

Yörünge’nin benim için ayrı bir önemi vardır. İHA’da çalışırken daha üç aylıktık bile, 5 Nisan kararlarından sonra bizi işten çıkardılar ama tekrar çağıracaklarını söylediler. Bu dönemde, Yörünge Dergisi’nin sahibi Sayın Resul Tosun bey, bize kapı açtı, Allah ondan razı olsun. Sedat Yılmaz’la birlikte Yörünge’yi çıkarmaya başladık. Bizim başladığımızda Yörünge’nin satış rakamı haftalık 5 bin civarında idi, biz bu rakamı 12 bine taşıdık.

-Neden medya kulisi dersek, neler söylersiniz?

O dönemde Yörünge’de olay-yorum ve medya kulisi köşelerini de hazırlıyordum. Medya kulislerini daha önce çalıştığım gazetelerdeki ve diğer gazetelerdeki tanıdıklarımdan aldığım tüyolarla yapıyordum. Daha çok telefon trafiği ile oluyordu ama benim kulis yazdığımı bilenler, telefonla arayıp güzel bilgiler veriyorlardı.  Hakikaten o yıllarda medya kulisi, basın dünyasındaki yer değiştirmeleri ilk önce veren köşeydi ve bu bana ayrı bir keyif veriyordu.

Neden medya kulisinin cevabına gelince… O dönemde medyanın içinde olup bitenleri yazan hiç kimse yoktu. Zaman zaman tepkiler almadım da değil ama çoğunlukla beğenilen bir köşeydi. Biz Yörünge’den ayrılıp tekrar İhlas bünyesine dönünce ki çağırdılar geriye, medya kulisi de tarihe karışmış oldu.

KULİS DE OLSA BİLGİYİ DOĞRULATMAK GEREKİYOR

- Günümüzde medya kulislerini nasıl değerlendiriyorsunuz, nasıl medya kulisi yapıyorlar, sizce gerçekten yapılan medya kulisi mi?

Günümüzde medya kulisi diye bir şey kalmadı. Zira artık internet işin içine girince kim nerede kıpırdansa anında haber oluyor. Kulis yazan da yok. Kulis demek, biraz da ileride yaşanacak olanları önceden yazmak veya tahmin etmek demek… Benim medya kulisi köşem öyleydi. Şimdilerde ise olup bitenler yazılıyor ve ben buna kulis demem… Ben, “Şu isim buradan ayrılacak şuraya gidecek” diyordum ve oluyordu çoğunlukla… Şu gazete şu ismi transfer edecek, şu isimde yeni bir gazete veya dergi çıkacak, şu gazete veya dergi kapanacak diye ilk benim köşemden duyuluyordu. Tek handikapım Yörünge’nin okunma oranının az olmasıydı. Günlük ulusal bir gazetede yazsaydım o köşeyi, inanın şimdilerde köşeyi dönmüş bir gazeteciydim. Bu arada şunu da söyleyeyim kulis haberciliği güzeldir ama her zaman da güvenilmez. O yüzden birkaç yerden doğrulatmak gerekir. Ben medya kulisi yazarken bunu da yapıyordum. O yüzden o kulis yazılarım beğeniliyordu.

GAZETECİ YANLIŞ YAZINCA ÖZÜR DİLEMELİ

- Basında hata yapınca özür dilemek bir erdemdir, insan hata yapabilir, bilgi kaynağı yanlış yönlendirebilir, bu manada bu konuda siz yine bir ilki başararak zaman zaman yanlış kulis olduğu zaman muhatabından ve okuyucularından özür diliyordunuz, bu özür dileme günümüzde unutuluyor sanki ne dersiniz?

Benim hiç vazgeçmediğim bir şeydir özür dilemek. Halen Milat’ta pazar keyfi köşesini yazıyorum. Eğer daha önceki haftalarda yazdığım bir konu yanlış çıkmış ise veya ben yanlış bilgi vermiş isem hemen özür dilerim okuyuculardan. Birçok yazar özür dilemekten kaçınıyor. Hatasını kabul edemiyor, enaniyet giriyor işin içine… Ama benim böyle bir derdim yok. Yanlış yazdıysam özür dilerim. Başkaları beni pek ilgilendirmiyor açıkçası.

GAZETECİ ÇOK OKUYAN DEMEKTİR

- Her yıl yüzlerce gazeteci adayı üniversitelerden mezun oluyor, onlara dönük neler söyleyebiliriz, sizin zamanınızdaki gazetecilik heyecanı ile şimdiki sanki pek aynı değil mi?

Bizim dönemimizde gazetecilik çok daha heyecanlıydı. Bizim zamanımızda büyüklerimiz bize nasıl haber yazılır nasıl fotoğraf çekilir titizlikle öğretirlerdi. Ben bir haberi tam 5 kere yazdığımı hatırlıyorum. Daktiloda yazıyorum, “Olmamış git yeniden yaz”… Abi hatam nerede diye soruyorum, “Onu sen bul” derlerdi. Bir iki üç… Sonunda hatamı buluyor ve haber en düzgün hale geliyordu. O zamanlar editör diye bir iş yoktu. Daktilo ile yazarken, şimdi bilgisayardaki gibi sil, geri dön yeniden yaz durumları yok. Önce haberi kafanda yazacaksın sonra kağıda dökeceksin.

GENÇ GAZETECİLERE TAVSİYELER

Genç gazeteci adaylarına tavsiyesin nedir?

Gazeteci adaylarına tavsiyem çok okumaları, çok gezmeleri ve çok iyi gözlem yapmaları… Toplumun nabzını tutan yerlerde dolaşmaları… Meselâ kahvehaneler, berber dükkanları, bakkal kasap dükkanları… Buralar adeta haber kaynağıdır ama kaç kişi buralardan haber çıkarır… Şimdiki muhabirlerin işi çok kolay… Takip ettikleri haber ya AA’dan geliyor veya bülten atıyorlar. Haberi takip ederken teyp kullanmalarına ve hızlı hızlı not almalarına gerek yok. Ben tüm röportajlarımı teyp kullanmadan hızlı notlar alarak yaptım bugüne kadar. Halen de öyle yapıyorum. Hiçbir röportajımdan da davalık olmadım. Çünkü adam ne dediyse onu yazdım. Haber kaynağımı asla yalancı durumuna düşürmedim. Haber kaynağımı hep onore ettim. Ona saygı duydum. Hangi fikirden olursa olsun. Ben CHP fikrine karşı olduğum halde Yörünge’yken CHP’lilerle röportaj yaptım ama asla onları üzecek bir şeyler yazmadım. Ne dedilerse onu yayınladım.

GAZETECİ KİMDİR?

Son olarak gazeteci kimdir diye sorarsak?

Velhasılı gazeteci asla doğrudan vazgeçmemeli. Haber kaynağını küstürmemeli. Haber kaynağı hakkında yalan yanlış bilgiler vermemeli. Haberin tüm ayaklarını yani bizim 5N-1K dediğimiz kuralları aynen yerine oturtmalı. Haberin öznesi, yüklemi, tümleci tam yerine oturmalı. Haberin giriş, gelişme ve sonuç bölümlerini net bir dille yazmalı. Haber nerede, ne zaman ve nasıl olmuş bunu açık bir dille anlatmalı. Haberde üstü kapalı bir yer olmamalı. Okuyucu, “İyi de böyle olmuş ama neden böyle olmuş?” sorusunu sormamalı. Haberlerinde entel hava versin diye yabancı kelimeler kullanmamalı. Haberde cümleleri uzun değil, kısa ve anlaşılır tutmalı.

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.