Duhân Suresi 17. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

Duhân Suresi 17. ayeti ne anlatıyor? Duhân Suresi 17. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...

Duhân Suresi 17. Ayetinin Arapçası:

وَلَقَدْ فَتَنَّا قَبْلَهُمْ قَوْمَ فِرْعَوْنَ وَجَٓاءَهُمْ رَسُولٌ كَر۪يمٌۙ

Duhân Suresi 17. Ayetinin Meali (Anlamı):

Onlardan önce biz Firavun’un kavmini de sınamış, çeşitli iptilalara maruz bırakmıştık. Kendilerine çok şerefli bir peygamber olan Mûsâ geldi.

Duhân Suresi 17. Ayetinin Tefsiri:

Burada Hz. Mûsâ ve Firavun kıssasının hülâsa olarak anlatılmasının hikmeti şudur:

Resûlullah (s.a.s.)’in karşısında müşrikler bulunduğu ve kendisine şiddetli bir düşmanlık yaptıkları gibi, Hz. Mûsâ’nın karşısında da Firavun ve kavmi vardı. Onlar da Mûsâ (a.s.)’a düşmanlık yapmışlardı. Kıssada anlatıldığı üzere peygambere karşı gelen zorbalar sonunda perişan olmuş, Allah Teâlâ peygamberini ve inananları üstün getirmiş, kâfirlerin mülk ve servetlerini mü’minlere miras bırakmıştır. Cenâb-ı Hak nasıl baskı altında ezilen İsrâiloğulları’nı Firavun’un elinden kurtarıp onun yurduna, mülküne hâkim kılmış, onları nimet ve refaha kavuşturmuş ise, şimdi baskı ve işkence altında ezilen mü’minleri de müşriklerin zulmünden kurtarıp onların yurduna hâkim kılacaktır. Nitekim Bedir savaşıyla bu süreç başlamış ve Mekke’nin fethiyle de müslümanlar müşriklerin yurduna hâkim olmuşlardır.

18. âyetteki “Allah’ın köleleştirmiş olduğunuz kullarını serbest bırakıp benimle gelmelerine müsaade edin” kısmı A‘râf  sûresi 105. âyette “Artık İsrâiloğulları2nı sal da, benimle beraber gelsinler” şeklinde açıkça zikredilmektedir. Fakat âyetin bu kısmına: “Ey Allah’ın kulları! Benim hakkımı ödeyin, yani beni dinleyin ve iman edin. Benim getirdiğim hakkı kabul etmeniz, bana Allah tarafından verilmiş bir haktır” şeklinde mâna da verilebilir. Zira âyetin devamında gelen “Şüphesiz ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim!” sözü bu mânaya da uygun düşmektedir.

19. âyette Hz. Mûsâ’nın bahsettiği açık delil tek değil, Firavun’la mücadelesi boyunca, Firavun’a ilk gelişinden, İsrâiloğulları’nın Mısır’dan çıkışına kadar gösterdiği bir mûcizeler silsilesidir. Gösterilen her mûcize yalanlandığında Allah, Hz. Mûsâ’ya ondan daha büyük bir mûcize vermiştir. (bk. Zuhruf 43/48)

Firavun ve kavminin artık inanmayacakları kesinleşip Hz. Mûsâ da, suç işlemekte aşırı giden o inkârcı kavmin elinden çektiklerini ulu dergâha arz edince helâkin ayak sesleri duyulmaya başladı:

Duhân Suresi tefsiri için tıklayınız...

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

Duhân Suresi 17. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.