Duhân Suresi 32. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

Duhân Suresi 32. ayeti ne anlatıyor? Duhân Suresi 32. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...

Duhân Suresi 32. Ayetinin Arapçası:

وَلَقَدِ اخْتَرْنَاهُمْ عَلٰى عِلْمٍ عَلَى الْعَالَم۪ينَۚ

Duhân Suresi 32. Ayetinin Meali (Anlamı):

İsrâiloğulları’nı, bir ilme dayanarak çağdaşları olan toplumlara üstün kıldık.

Duhân Suresi 32. Ayetinin Tefsiri:

32. âyetteki “bir ilme dayanarak” kaydında iki farklı mâna düşünülebilir:

  Biz onları bilerek, katımızdaki bir bilgiye göre seçtik ve diğer toplumlara üstün kıldık.

  Biz onları, sahip oldukları bilgileri sebebiyle diğer toplumlara üstün kıldık. Bu da bilgili toplumların, buna sahip olmayan diğerlerine bir üstünlük sağlayacağını gösterir. Bilindiği gibi ilmin karşısında kaba kuvvet mağlup olur. Çünkü ilmin icat ettiği teknik, beden gücünden çok daha üstündür. Bugün bir atom bombasının veya en küçük bir nükleer silahın koca bir ordunun yapamayacağı işi gördüğünü; elinde nükleer silah bulunan kişi veya toplumların, buna sahip olmayan milyonları yenebileceğini hepimiz çok iyi bilmekteyiz.

Yeri geldikçe ifade ettiğimiz gibi İsrâiloğullarının âlemlere üstün tutulması devamlılık ifade etmez. Bu üstünlük sadece Hz. Mûsâ’ya tabi oldukları ilk dönemlere aittir. Yoksa onların sonsuza kadar üstün tutuldukları anlamında değildir. Gerçeğin böyle olmadığına tarih de şâhittir. Nitekim İsrâiloğulları Hz. Mûsâ’ya karşı gelip buzağıya tapınca çeşitli azaplara çarptırılmışlar, maymun ve domuza çevrilmişler, daha sonraki yıllarda da uzun süre Babil’de tutsak kalmışlardır.

İsrâiloğulları’na verilen mûcizeler; Firavun’dan kurtarılmaları, onlar için denizin yarılması, bulut ile gölgelendirilmeleri, üzerlerine bıldırcın eti ve kudret helvasının indirilmesi gibi hârikulâde durumlardır. Bunlar onlar için hem bir nimet, hem de bir imtihan vesilesi olmuştur.

Firavun’un izini takip eden müşriklere gelince:

Duhân Suresi tefsiri için tıklayınız...

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

Duhân Suresi 32. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.