Dünya İçin Yarışmanın İmani Açıdan Tehlikesi
Dünyevileşmenin bir ahtapot gibi inananları sardığı bir dönemde aşağıdaki hadis-i şerif verdiği mesaj yönünden gayet manidar görünmektedir.
“Dinarın/altının, gümüşün, kadifenin ve nakışlı siyah veya kırmızı elbisenin ve kulu olan kimse tamamen helak oldu….” (Buharî, es-Sahih, Cihad, 70, Rikak, 10; İbn Mace, es-Sünen, Zühd, 8).
Hadis, onları seven kimsenin, onlara taptığını ve bu gibilere tapanların putlara tapmış gibi olduğunu ortaya koymaktadır. Allah’tan başka ne olursa olsun bir şeye tapan, yani Allah’ın yolundan kendini alıkoyup, Allah’ın hakkını yerine getirmeye mani olan herhangi bir şeyin peşinden giden puta tapan gibidir. (Gazali, İhyâ, III, 250)
MALIN KULU OLAN HELAK OLDU
Şu hadis de konumuzu aydınlatmak için ayrı bir önemi haizdir:
Peygamber (s.a.v), Ebû Ubeyde b. Cerrah’ı, Bahreyn’in vergisini getirmek için oraya göndermişti. Peygamber (s.a.v), Bahreyn halkı ile anlaşma yapmış, onlara A’lâ b. Hadramî’yi vali olarak görevlendirmişti. Ebu Ubeyde Bahreyn’den mallar getirdi. Ensâr Ebû Ubeyde’nin geldiğini duydular. Rasûlüllah ile birlikte sabah namazını ifâ ettiler. Peygamber (s.a.v), namazı kılınca oradan ayrıldı. Onlar, Peygamber (s.a.v)’in önüne çıktılar.
Rasûlüllah (s.a.v), onları görünce gülümsedi ve şöyle buyurdu. “Zannederim siz Ebû Ubeyde’nin Bahreyn’den bir şey ile geldiğini duydunuz”. Onlar: ‘Evet Ey Allah’ın Rasûlü! Diye cevap verdiler. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v) onlara şu önemli açıklamayı yaptı: “O halde sevininiz ve sizi sevindirecek şeyi ümit ediniz! Vallahi! Ben sizin namınıza fakirlikten korkmuyorum. Fakat sizin namınıza dünyanın sizden öncekilere serildiği gibi size de serilmesinden ve dünya için onların yarıştıkları gibi, sizin de yarış etmenizden, dünyanın onları helak ettiği gibi, sizi de helak etmesinden korkuyorum.” (Buhari, es-Sahîh, Menâkıb, 25, Meğazi, 12, Rikak, 7; Müslim, es-Sahîh, Zühd, 6).
SAVURGANLIK, LÜKS, KONFOR TUZAĞI
Mal, servet, zenginlik gibi varlık unsurları, insanı Allah sevgisinden ve O’na kulluktan alıkoyuyorsa, bunda hayır yoktur. Günümüzdeki Müslümanların bir çoğunun, savurganlığını, lüks ve konfora düşkünlüğünü ve bunların neticesinde kulluk görevlerini aksattıklarını, âhiret hesabı içerisinde hareket etmediklerini ve bir bakıma sekülerist bir zihniyete sahip olanlar gibi servet peşinde koştuklarını, Peygamber (s.a.v)’in hadisi çerçevesinde değerlendirmeye tabi tutarsak, Hz. Peygamber’in Ensar’a söylediği bu sözlerinin bir mucize olarak tezahür ettiğini apaçık görebiliriz.
Kendisini Müslüman olarak tanımlayıp da Kur’ân’ın, üretim ve tüketim ahlakı ile ilgili belirlediği ilkelere bağlı kalmayarak dünyevileşmeyi bir hedef şeklinde idealleştiren, yoksula, fakire ve yaşadığı çevreye karşı maddî sorumluluklarını unutan, lüks, israf ve ihtişam içerisinde yaşayan, bütün hayatını dünyada ebedî kalacakmış gibi kurgulayan ve kulluk görevlerini unutan kimselerin, bu tutum ve davranışlarını âhireti unutmaktan kaynaklandığını söyleyebiliriz. Halbuki mümin, dünyayı imar ederken ahreti de kazanmak durumundadır. Âhireti unutmak ise mümin için en büyük zarardır.
Kaynak: Kerim Buladı, Altınoluk Dergisi, Sayı: 392