Dünyada En Fazla Sezaryen Türkiye'de

Türkiye, Sağlık Bakanlığı ve OECD verilerine göre, dünyada en fazla sezaryenle doğum yapılan ülkeler sıralamasında ilk sırada yer alıyor.

Türkiye'de geçen yıl Suriyeli sığınmacıların yaptığı doğumlar hariç bir milyon 248 bin 41 bebek dünyaya gelirken, bu doğumların 676 bin 152'si sezaryenle gerçekleştirildi.

AA muhabirinin Sağlık Bakanlığı'ndan edindiği bilgiye göre, İktisadi İşbirliği ve Gelişme Teşkilatının (OECD) ülkelerdeki sezaryen oranları ile Türkiye rakamları karşılaştırıldığında çarpıcı sonuçlar elde edildi.

OECD'nin rakamlarına göre, Türkiye sezaryen oranlarında dünya sıralamasında birinci durumda. Sezaryen sıklığında ikinci sırayı İtalya, üçüncülüğü İspanya alırken, bu ülkeleri İngiltere ve Fransa takip ediyor. Sezaryen sıklığında dünyada en az uygulamada İsrail başı çekerken, onu Finlandiya, İsviçre, Norveç izliyor.

Türkiye'de, yıllara göre sezaryen artış oranları 2002 yılından bu yana hızlı bir artış gösterirken, İtalya, İspanya, İngiltere ve Fransa'da ise mevcut oranlarda bir artış ya da azalmanın olmadığı dikkati çekiyor.

GEÇEN YIL DOĞAN HER İKİ BEBEKTEN BİRİ SEZARYEN

Bakanlık verilerine göre, Türkiye'de geçen yıl Suriyeli sığınmacıların yaptığı doğumlar hariç bir milyon 248 bin 41 bebek dünyaya geldi ve bu doğumların 676 bin 152'si sezaryen ile yapıldı.

Sezaryen doğumlarda ilk sırayı özel hastaneler, ikinci sırayı üniversite hastaneleri ve üçüncü sırayı ise kamu hastaneleri aldı. Doğumların yüzde 44,5'i özel hastanelerde, yüzde 15,9'u eğitim ile araştırma hastanelerinde, yüzde 5,3'ü üniversite ve yüzde 34,4'ü devlet hastanelerinde gerçekleşti.

SEZARYENDE NEDEN ISRAR EDİLİYOR? 

Sağlık Bakanlığının doğum ve sezaryen yaklaşımına göre, dünyada anne isteğine ve hekim isteğine bağlı ilk sezaryen, tıbbi zorunluluk dışında yapılan sezaryenlerin (endikasyonsuz primer) artışında önemli rol oynuyor.

Sezaryen tercih edilmesi gerekçelerinde, yıllar içinde vatandaşlarca sezaryenin daha risksiz bir ameliyat olduğuna yönelik anlayış önemli yer tutuyor. Bunun yanı sıra, sezaryenle doğumun daha kısa sürede, daha kolay gerçekleşmesi, hekimlerin de doğumda risk almak istememeleri gerekçe olarak gösteriliyor.

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.