Ebû Hanife'yi İrşad Eden Alim

Abidevi Şahsiyetler

İmâm-ı Âzam Ebû Hanîfe Hazretleri’nin Muhammed Bâkır (r.a.) ile münâsebeti olduğu gibi, onun oğlu Câfer-i Sâdık (r.a.) ile de ilmî temasları vardı. Her ne kadar ikisi aynı yaşta ise de, âlimler Câfer-i Sâdık Hazretleri’ni İmâm Ebû Hanîfe’nin üstadlarından saymışlardır.

Ebû Hanîfe (r.a.) Câfer-i Sâdık'tan (r.a.) bahsederken:

“Vallâhi Câfer-i Sâdık’tan daha fakih bir kimse görmedim.” demiştir.

Yine bir defasında İmâm-ı Âzam Hazretleri’ne:

“–Gördüğün en fakih kişi kimdir?” diye sorulduğunda şu hâdiseyi nakletmiştir:

“–Câfer bin Muhammed’den daha fakih birini görmedim. Halîfe Mansûr onu Hîre’ye dâvet ettiğinde bana:

«–Ey Ebû Hanîfe! İnsanlar Câfer bin Muhammed’e meftun oldular. Ona sormak üzere en zor meselelerini hazırla!» diye haber gönderdi.

40 MESELE

Ben de onun için kırk mesele hazırladım. Sonra Halîfe Ebû Câfer Mansur bana haber gönderdi, ben de Hîre’ye gidip huzûruna girdim. Câfer-i Sâdık (r.a.) halîfenin sağ tarafında oturuyordu. İkisini görünce Halîfe Mansûr’un heybetinden ziyâde Câfer-i Sâdık Hazretleri’nin heybeti beni kapladı. Selâm verdim, halîfe bana izin verdi ve oturdum. Halîfe, Câfer-i Sâdık’a dönerek:

«–Ey Ebû Abdullah, bunu tanıyor musun?» diye sordu. O da:

«–Evet, o Ebû Hanîfe’dir.» dedi.

Sonra halîfe bana dönerek:

«–Ey Ebû Hanîfe! Meselelerini söyle de Ebû Abdullâh’a soralım.» dedi.

Ben de hazırladığım meseleleri arz etmeye başladım. Ben soruyordum, Câfer-i Sâdık Hazretleri cevaplıyordu:

«–Bu meselede siz şöyle dersiniz, Medîne ehli böyle der, biz ise şöyle deriz.» diyor, bâzen bizim görüşümüze, bâzen Medîne ehlinin görüşüne tâbî oluyor, bâzen her iki görüşe de muhâlefet ediyordu. Kırk meseleyi de böyle bütün tafsîlâtıyla cevaplandırdı, bir tânesini bile cevapsız bırakmadı.

İNSANLARIN EN ALİMİ

Biz; «İnsanların en âlimi, ihtilâfları en iyi bilen kimsedir.» demiyor muyuz? (İşte Câfer-i Sâdık (r.a.) ilmî meseleleri ihtilâflarıyla birlikte en iyi şekilde bilen bir allâmedir.)”[1]

Ebû Hanîfe Hazretleri, Medîne-i Münevvere’ye gidip iki sene Câfer-i Sâdık Hazretleri’nin yanında kalmış, ondan çok şeyler öğrenmiştir. Câfer-i Sâdık g Irak’ı teşrîf ettiğinde de görüşüp sohbet etmişlerdir. İmâm Ebû Hanîfe’den nakledilen şu söz, bu görüşmelere işaret etmektedir:

“–Eğer o iki sene olmasaydı, Nûman helâk olmuştu!”[2]

Câfer-i Sâdık (r.a.), muhtelif görüşmelerinde İmâm-ı Âzam Hazretleri’ne dînî hükümlerdeki ince hikmetler ve aklın yanılabileceği hassas noktalarla alâkalı mühim esaslar öğretmiştir.[3]

Bu sebeple Ebû Hanîfe (r.a.), Câfer-i Sâdık Hazretleri’nden çok nakillerde bulunur. İmâm Ebû Yûsuf ile İmâm Muhammed’in Âsâr isimli kitaplarına bakıldığında, pek çok yerde bu rivâyetlere rastlanır.[4]


[1] Zehebî, Târîhu’l-İslâm, IX, 89-90; Mizzî, a.g.e, V, 79-80; Muhammed Ebû Zehra, Ebû Hanîfe, s. 90; Mekkî, Menâkıb-ı Ebû Hanîfe.

[2] Âlûsî, Sabbü’l-Azâb alâ Men Sebbe’l-Ashâb, s. 157; Muhammed Ebû Zehra, el-İmâmu’s-Sâdık, s. 37-39, 254.

[3] Bkz. Ebû Nuaym, Hilye, III, 196; Hânî, el-Hadâik, s. 130.

[4] Muhammed Ebû Zehra, a.g.e, s. 38, 253-254.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Altın Silsile, Erkam Yayınları