Ebû Tâlib’in Lâmiyye Kasidesi

Hz. Peygamber’in (sav.) amcası, Ebû Tâlib’in Lâmiyye Kasidesi veya şiiri ne tür mesajlar vermektedir?

İslam tarihine damgasını vuran pek çok şahsiyet arasında Ebû Tâlib (535-619), Peygamberimiz Hz. Muhammed sallallâhu aleyhi ve sellem’in amcası olarak özel bir yer tutar. Ebû Tâlib, Kureyş’in Hâşimî kolunun lideri, aynı zamanda Hz. Muhammed’in (sav.) çocukluk ve gençlik yıllarında koruyucusu olarak tanınır. Çünkü Abdülmuttalib, torunu Muhammed’in (sav.) bakımı ve himayesini Ebû Tâlib’e vasiyet etmişti. Onun himayesi, İslam’ın Mekke’deki erken döneminde, Peygamber Efendimiz (sav.) ve Müslümanlar için güvenli bir alan sağladı. Bu yazıda, Ebû Tâlib’in tarihî rolünü özellikle de Lâmiyye Kasidesi üzerinden değerlendireceğiz.

EBÛ TÂLİB’İN HAYATINDAKİ KRİTİK ROL

Ebû Tâlib’in Hz. Peygamber’e (sav.) olan desteği, özellikle Mekke dönemindeki müşrik boykotu sırasında doruk noktasına ulaşmıştır. Bu dönemde Kureyş müşrikleri, İslam’ın yayılmasını engellemek amacıyla, Abdi Menâf’ın iki oğlunun sülalesi olan Hâşimoğulları ve Muttaliboğullarını hedef alan kapsamlı bir ekonomik ve sosyal boykot ilan etmişlerdi. Kureyş’in Müslümanları ve onları destekleyen Hâşimî ailesini sosyal ve ekonomik boykota tabi tutması, İslam tarihinin zorlu bir sürecini oluşturur. Bu boykot sırasında Ebû Tâlib, Müslüman veya müşrik ayırmadan tüm aile bireylerini koruma altına almış, Şi‘b-i Ebî Tâlib adıyla anılan mahallede dayanışmayı organize etmişti. Hz. Peygamber’e (sav.) en büyük desteği veren Ebu Tâlib, Haşimoğlularından ve Muttaliboğullarından herkesi korumaya aldı. Ebu Leheb dışında herkes bu mahallede toplandılar. Boykot sırasında Ebû Tâlib’in, Hz. Peygamber’in (sav.) hayatını korumak için aldığı tedbirlerden bahsedilmektedir. Rivayetlere göre, Ebû Tâlib, Hz. Peygamber’in (sav.) güvenliğinden endişe ederek gece yataklarını değiştirir ve muhtemel saldırılara karşı farklı önlemler alırdı. Bu davranış, onun Hz. Peygamber’e (sav.) duyduğu derin sevgiyi ve bağlılığı ifade etmekteydi. Bu liderlik, yalnızca ailesini değil, Hz. Muhammed’in de (sav.) hayatta kalmasına yardımcı olan kritik bir unsur olmuştu.

Kureyş müşrikleri tarafından uygulanan boykot anlaşması, bir sahife üzerine yazılarak Kâbe’nin içine asılmıştı. Ancak bu sahife, Allah’ın iradesiyle bir tür ilahi müdahaleyle tahrip olmuştu. Sahifedeki metnin “Allah” ismi dışında kalan kısmının böcekler tarafından yok edildiği anlaşıldı. Ayrıca Hişâm ibn Amr, Mut‘im ibn Adiy gibi Kureyş’ten bazı isimlerin çabalarıyla boykot sonlandırılmıştı. Boykot yaklaşık üç sene sürmüştü.

Uzun süren boykot süreci ve Ebû Tâlib’in kısa süre sonra vefatı, Hz. Peygamber’i (sav.) hem manevi hem de sosyal açıdan derinden etkilemişti. Ebû Tâlib’in sağladığı koruma, onun vefatıyla sona ermiş ve müşriklerin baskıları giderek artmıştı.

LÂMİYYE KASİDESİ: ŞİİRLE GELEN SAVUNMA

Ebû Tâlib, yalnızca bir lider ve koruyucu değil, aynı zamanda bir şairdi. Onun kaleme aldığı “Lâmiyye Kasidesi” veya “Kasîde-i Şi‘biyye”, Hz. Muhammed’e (sav.) olan derin sevgisini ve bağlılığını da dile getirir. Kasidenin, müşriklere karşı Hz. Peygamber’i (sav.) savunmak amacıyla yazıldığı belirtilir.

Kaside, mısralarının sonlarının lam harfi ile bitmesinden dolayı “Lâmiyye” olarak adlandırılmıştır. Bu şiir, Ebû Tâlib’in, Hz. Peygamber’i (sav.) savunduğu bir edebî vesika olmasının ötesinde, İslam tarihinin sosyal dinamiklerini anlamak için de önemli bir kaynaktır. Yüzü aşkın beyitten oluşan kasideden bazı örnekleri burada zikredebiliriz:

Bu kavmi sevgisiz, bütün kulpları ve bağları koparmış gördüğümde,

Bize düşmanlık ve eziyeti açık ettiklerini, bizden ayrı duran düşmanın emrinde olduklarını,

Töhmetle öfkelerinden dolayı arkamızdan parmaklarını ısıran insanlarla bize karşı antlaşma yaptıklarını (gördüğümde) sabrettim…

Bundan sonra sığınanın sığınacağı bir yer var mı? Allah’tan sakınıp adilce bize sığınma sağlayacak kimse var mı?

Bize karşı düşmanlara boyun eğiliyor. Onlar Türk ve Kabil kapılarının bile bize kapatılmasını arzu ediyorlar.

Beytullah’a yemin olsun ki bizim Mekke’yi terk edip göçeceğimiz yalanını söylediniz.

Sizin işiniz sıkıntıya düşmedikçe böyle olmayacaktır.

Beytullah’a yemin olsun ki Muhammed’le olursak yenileceğimiz yalanını söylediniz. Hâlbuki biz henüz onun uğrunda mızrak ve ok kullanmadık.

Muhammed Peygamber’e yardıma devam edeceğim. Onun uğruna mızraklarla ve atlarla savaşacağım.

Ahmet artık içimizde öyle kökleşti ki ona saldıracakların saldırısı boşa çıkar.

Bosnalı Arap edebiyatçısı Ali Fehmi Câbiç, bu kasideyi detaylı bir şekilde şerh ederek, Hz. Peygamber’in Mekke’de karşılaştığı zorlukları ve Ebû Tâlib’in bu süreçteki rolünü vurgulamıştır. Kasidenin şerhi, İslam’ın erken dönemindeki siyasi ve sosyal mücadelelere ışık tutmaktadır.

Ebû Tâlib’in İslam’a açıkça iman etmediği kaynaklarda belirtilmekle birlikte, onun Hz. Peygamber’e verdiği destek, imandan bağımsız olarak, ahlaki ve ailevi bağlılığının bir göstergesidir. Sahîh-i Buhârî’de (hadis no: 3670) yer alan bir rivayete göre, Allah, Ebû Tâlib’in cezasını bu destekten dolayı hafifletmiştir.

Sonuç olarak Ebû Tâlib’in hayatı ve Lâmiyye Kasidesi, günümüz toplumuna da önemli mesajlar sunmaktadır. Ebû Tâlib’in Hz. Peygamber’e olan bağlılığı, inanç farkı gözetmeden adalet ve erdeme bağlı olarak dayanışmanın ve liderliğin önemini gösterir. İslam’ın Mekke dönemindeki başarısında, Ebû Tâlib’in verdiği bu desteğin ne kadar belirleyici olduğu unutulmamalıdır. Lâmiyye kasidesi de bir şiirin sadece edebî bir eser olmadığını, aynı zamanda bir hak ve adalet davasını savunmanın aracı olabileceğini kanıtlar.

Ebû Tâlib, İslam tarihinin en stratejik destekçilerinden biri olarak hafızalarda yerini korumaktadır. Onun hayatı ve Lâmiyye kasidesi, yalnızca bir tarihî şahsiyetin değil, aynı zamanda bir toplumun varoluş mücadelesini anlatmaktadır. Bu mirası daha derinlemesine anlamak, geçmişten bugüne taşınabilecek kıymetli bir bağ kuracaktır.

Kaynak: Ayşe Şimşek, Altınoluk Dergisi, Sayı: 467

İslam ve İhsan

PEYGAMBER EFENDİMİZİN SOYU

Peygamber Efendimizin Soyu

PEYGAMBER EFENDİMİZ’İN PAK NESEBİ

Peygamber Efendimiz’in Pak Nesebi

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.