Ebu Talip Mahallesi

Ebu Talip Mahallesi nerede bulunmaktadır? Ebu Talip Mahallesi'nin önemi nedir? Ebu Talip Mahallesi'nden Peygamberimiz (s.a.v) döneminde neler yaşanmıştır? Ebu Talip Mahallesi hakkında kısaca bilgiler...

Resûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in dedesi Abdülmuttalib, ölümünden önce sekiz yaşında olan torunu Hz. Muhammed -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in bakımı ve himâyesini oğlu Ebû Tâlib’e vasiyet etmişti. Ebû Talib Mekke’de önde gelen, sözü dinlenen ve saygı duyulan bir kimse olup himayesini üstlendiği yeğeninin üzerinde titrer, onu çocuklarından ayırmaz, uğurlu olduğuna inanır ve iyi yetişmesi için elinden geleni yapardı. Ölünceye kadar Hâşimoğulları'nın reisliğini yapan Ebû Tâlib'in oturduğu mahalleye Ebû Tâlib Mahallesi (Şi'bü Ebî Talib) denirdi. Hz. Ali -radıyallâhu anh-’ın doğduğu ev burada olduğu için bugün Şi'bü Ali adıyla da bilinir. Hz. Muhammed -sallâllâhu aleyhi ve sellem- dedesinin vefatından sonra Hz. Hâtice -radıyallâhu anhâ- ile evleninceye kadar burada oturmuştur. Hz. Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in doğduğu eve yakın olan bu mekân daha sonra altı kubbeli bir mescid haline getirilmiş ve bunun sol tarafında da Hz. Ali -radıyallâhu anh-’ın doğduğu yer olarak kabul edilen kısım kulübe içerisinde bir üçgen taş ile sembolize edilmiştir.

Hz. Hamza ile Ömer -radıyallâhu anhumâ-'nın İslâmiyet'i benimsemesiyle güç kazanan Resûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’i etkisiz hale getirmeye karar veren Mekke müşrikleri, Hâşimoğulları ve Muttaliboğulları ile mevcut akrabalığa ve hukuka riayet etmeyeceklerini söyleyip bu iki zümreyi düşman ilan ettiler; kendileriyle konuşmamaya ve alışveriş yapmamaya başladılar ve bu boykotun şartlarını bir kâğıda yazarak Kabe'nin iç duvarına astılar. Bunun üzerine Ebû Tâlib yeğenini ve mensuplarını kendi mahallesinde topladı. Müşriklerin safında yer alan Ebû Leheb ve oğulları hariç müslüman olsun olmasın bütün Hâşimoğulları ve Muttaliboğulları bu mahalleye taşındılar. Hz. Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- ve akrabaları 616-619 yılları arasında üç yıl kadar Ebû Tâlib mahallesinde bu sosyal ve İktisadî boykot altında yaşamak zorunda kaldılar. Hz. Hatice -radıyallâhu anhâ- ile Ebû Tâlib’in servetleri bu sıkıntılı günlerde tükendi; ticaretleri engellendiği gibi, hac mevsimi ve haram aylar hariç dışarı çıkıp alışveriş de yapamıyorlardı. Sonunda aralarında Mut'im b. Adî, Zem’a b. Esved gibi Kureyş’in ileri gelenlerinin de bulunduğu bir grup aralarında konuştuktan sonra boykota son verdiler. Onların bu kararı almalarında, Hz. Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in Kâbe’de asılı olan boykot metninin bir ağaç kurdu tarafından başındaki besmele hariç yiyip yok edildiğini haber vermesi ve bunun doğru çıkmasının etkisi olmuştu.

  • Ebu Talip Mahallesi Nerede?

Bu mahalle günümüzde Harem-i Şerif’in kuzeyinde, Handeme dağı ile Ebûkubeys arasında kalan, Mescid-i Harâm’a 300 m. mesafedeki Allah Resûlü'nün doğduğu evin bulunduğu yerden Handeme dağına ve oradan da Şi‘b-i Amir Tünelinden geçen taşıtların CennetüT-Muallâ veya Mescid-i Cin tarafına döndükleri yola kadar olan alanı kapsamaktaydı.

Kaynak: Diyanet İşleri

BENZER YAZILAR

İslam ve İhsan

KABE İLE İLGİLİ BİLMENİZ GEREKEN 13 ŞEY

Kabe İle İlgili Bilmeniz Gereken 13 Şey

KABE’­NİN TARİHİ VE BÖLÜMLERİ

Kabe’­nin Tarihi ve Bölümleri

KABE TARİHİ

Kabe Tarihi

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.