Ebü’d-Derdâ Uveymir (r.a.) Kimdir?

Ebü’d-Derdâ Uveymir (r.a.) kimdir? Künyesi nedir? Ebü’d-Derdâ Uveymir (r.a.) nasıl bir ahlaka sahip bir sahabi Efendimiz idi? Dr. Murat Kaya anlatıyor...

Künyesiyle meşhur olup adının Âmir, lakabının Uveymir, babasının adının Zeyd veya Âmir, dedesinin adının ise Kays olduğu da söylenmiştir. Bedir Gazvesi sırasında ve ensardan en son kişi olarak müslüman olduğu rivayet edilmektedir. İslâmiyet’i kabul etmesine vesile olan arkadaşı Abdullah b. Revâha İslâmî şahsiyetinin meydana gelmesine de yardımcı olmuştur. Hz. Peygamber onunla Selmân-ı Fârisî, başka bir rivayete göre de Avf b. Mâlik arasında kardeşlik bağı (muâhât) kurmuştur.

Ebü’d-Derdâ önceleri ticaretle meşgul olduğunu, İslâmiyet’i kabul ettikten sonra ticaretle ibadeti bir arada yürütemeyeceğini anlayınca ibadeti seçtiğini anlatır. Uhud Gazvesi’nde yiğitlik gösterdiği nakledilmekle beraber onun bu gazveye katılmadığını söyleyenler de vardır. Daha sonraki birçok gazvede bulunmuş, Hz. Peygamber hayatta iken Kur’ân-ı Kerîm’i ezberleyerek tamamını ona okumuştur.

YERMÜK SAVAŞI’NDA ORDU KADISI (KĀDILCÜND)

Hz. Ebû Bekir’in hilâfetinin son zamanlarında başlayan Yermük Savaşı’nda ordu kadısı (kādılcünd) olarak bulundu ve bu görev İslâm tarihinde ilk defa onunla başlamış oldu. Hz. Ömer ve Hz. Osman devirlerinde de bu görevi zaman zaman üstlendiği anlaşılmaktadır. Bedir Gazvesi’ne katılmadığı halde Hz. Ömer onu Bedrî kabul ederek kendisine maaş bağladı. Hz. Ömer’in hilâfeti döneminde Medine’de diğer bazı sahâbîlerle birlikte kadılık yaptı. Suriye’ye gitmek için izin isteyince Hz. Ömer orada âmillik yapmasını teklif ettiyse de bu görevi kabul etmedi ve Hz. Peygamber’in sünnetini yaymak, halka namaz kıldırmak istediğini söyledi. Halifenin iznini alarak Dımaşk’a gitti. Başka bir rivayete göre ise Suriye Valisi Yezîd b. Ebû Süfyân’ın halifeden Kur’an ve fıkıh muallimi istemesi üzerine Hz. Ömer onu iki kişiyle birlikte Suriye’ye gönderdi. Valinin bu talebiyle onun Suriye’ye gitme arzusunun aynı tarihe tesadüf etmiş olması da mümkündür. Ebü’d-Derdâ’nın aralarında bulunduğu üç kişilik muallimler heyeti önce Humus’a gidip orada bir süre görev yaptı. Daha sonra Dımaşk’a geçen Ebü’d-Derdâ, Muâviye’nin Suriye valiliği sırasında Hz. Ömer’in emriyle Dımaşk kadılığına tayin edildi ve Dımaşk’ın ilk kadısı oldu. Hz. Ömer Dımaşk’a gittiğinde onu evinde ziyaret etti ve zâhidâne bir hayat sürdüğünü gördü. Ebü’d-Derdâ, hem Hz. Ömer hem Hz. Osman devirlerinde Kur’an öğretimiyle de meşgul oldu. Pek çok kişi ondan kıraat dersi aldı. Muâviye’nin Suriye valiliği sırasında diğer bazı sahâbîlerle birlikte Kıbrıs’ın fethine katıldığı da bilinmektedir.

Ebü’d-Derdâ 32 (652) yılında, bazı rivayetlere göre ise 31’de (651) Dımaşk’ta vefat etti ve Bâbüssagīr Kabristanı’na defnedildi. 1938 yılında Muâviye b. Ebû Süfyân’ın kabrinin 20 m. güneybatısında biri kendisine, diğeri karısı Ümmü’d-Derdâ’ya ait iki mezar taşı bulunmuştur. Kûfî hatla yazılı olan ve günümüzde el-Methafü’l-vatanî’de korunan bu taşların IV (X) veya V. (XI.) yüzyılda dikildiği sanılmaktadır. Ebü’d-Derdâ’nın diğer bazı sahâbîler gibi İstanbul’da Eyüp’te ve Üsküdar’da iki makam-kabri bulunmaktadır (, IX, 4854).

Ebü’d-Derdâ’nın biri sahâbî olan büyük Ümmü’d-Derdâ, diğeri tâbiî olan küçük Ümmü’d-Derdâ adlı iki hanımı vardı. Ebü’d-Derdâ ölünce Muâviye küçük Ümmü’d-Derdâ ile evlenmek istedi; Kur’an kıraatindeki üstünlüğü ile tanınan bu hanım valinin teklifini kabul etmedi. Ebü’d-Derdâ’nın Bilâl ve Yezîd adlı iki oğlu ile Derdâ ve Nesîbe adlı iki kızı olmuş, bunlardan Bilâl Emevîler döneminde Dımaşk kadılığı yapmıştır.

DAİMA ÂHİRET HESABINI VE ALLAH RIZÂSINI GÖZETEN SAHABİ

Daima âhiret hesabını ve Allah rızâsını gözeten Ebü’d-Derdâ çevresinde olup bitenlere ibret gözüyle bakardı. Müslüman olduğu sıralarda karısını ihmal edecek kadar ibadete düşkündü. Selmân-ı Fârisî, İslâmiyet’in bu kadarına izin vermediğini söyleyerek onun bu konudaki aşırılığına engel oldu. Ebü’d-Derdâ’nın ibadeti daha çok tefekkür ve ibret alma tarzındaydı. Hz. Peygamber’in onun hakkında “ümmetimin en âbidi ve en müttakisi” (İbn Manzûr, XX, 13), “bu ümmetin hakîmi” (Müttakī el-Hindî, XI, 718) gibi takdirkâr ifadeler kullandığı rivayet edilmektedir. Dünya malına değer vermeyen Ebü’d-Derdâ, kızı Derdâ’yı onunla evlenmek isteyen Yezîd b. Muâviye’ye vermemiş, fakir bir müslümanla evlendirmişti. Bildiklerini söylemekten çekinmezdi. Halkı iyilik etmeye, âhireti düşünmeye, yetimleri gözetmeye, köle âzat etmeye, Allah’ı zikretmeye, mütevazi ve dünyaya karşı tok gözlü olmaya, zulümden kaçınmaya teşvik ederdi. İnsanın bildiklerini uygulaması gerektiğini söyler, ilme ve dini yaşamaya çok önem verirdi.

Ebü’d-Derdâ tefsir, fıkıh, hadis ve kıraat sahalarında ashabın ileri gelenlerindendi. Yıllarca titizlikle yürüttüğü kadılık görevi sırasında bir hüküm verdikten sonra davalıları geri çağırtıp onları tekrar dinlediği olurdu. Onun bu titizliği hadis rivayetinde de görülür. Ebü’d-Derdâ’dan hadis öğrenmek üzere çeşitli ülkelerden gelen hadis talebelerine rivayette bulunduktan sonra herhangi bir yanlışlık yapmış olabileceğini düşünerek, “Hadis bunun gibidir veya buna benzer şekildedir” der, böylece meydana gelebilecek muhtemel hataların sorumluluğundan kaçınmak isterdi. Hz. Ömer’in, aralarında Ebü’d-Derdâ’nın da bulunduğu birkaç sahâbîyi fazla hadis rivayet etmekten veya Medine dışına çıkmaktan menettiği söylenmektedir (İbn Sa‘d, II, 336). Onun rivayet ettiği hadislerin sayısı 179 olup Enes b. Mâlik, Abdullah b. Amr b. Âs, Abdullah b. Abbas gibi sahâbîlerle karısı Ümmü’d-Derdâ, oğlu Bilâl, Cübeyr b. Nüfeyr, Ebû İdrîs el-Havlânî, Saîd b. Müseyyeb, Atâ b. Yesâr gibi tâbiîler kendisinden hadis rivayet edenler arasında yer almaktadır.

Önemli bir yönü de Kur’an muallimliği olan Ebü’d-Derdâ “Dımaşk mukrîi” diye anılırdı. Sabah namazından sonra talebelerini okutmaya başlardı. Anlatıldığına göre talebeleri onar kişilik gruplara ayırır, her grubun başına bir öğretici tayin ederdi. Öğreticiler talebeleri çalıştırırken kendisi de mihrapta oturur veya halkalar arasında dolaşarak çalışmaları takip eder, belli bir seviyeye ulaşan öğrenciler kıraatlerini ona arzederlerdi. Bu usulü ilk defa onun başlattığı söylenmektedir. Ebü’d-Derdâ’nın kıraat halkaları bazan 1600 kişiye kadar ulaşırdı. Ondan arz yoluyla Kur’an öğrenenler arasında hanımı küçük Ümmü’d-Derdâ, Atıyye b. Kays el-Kilâbî, Hâlid b. Ma‘dân ve Ba‘lebek Kadısı Süveyd b. Abdülazîz bulunmaktadır. Meşhur yedi kıraat imamından İbn Âmir de ondan Kur’an dersi almıştır.

Ebü’d-Derdâ’nın güzel sözlerinden bazıları şunlardır: “Kul Allah’a ibadetle meşgul olunca Allah onu sever, mahlûkatına da sevdirir”; “İmanın zirvesi başa gelene sabır, kadere rıza, samimi bir tevekkül ve Allah’a boyun eğmektir”; “Bir saat tefekkür, bütün bir gece nâfile ibadet etmekten hayırlıdır”; “Bilmeyene bir kere, bilip de yapmayana yedi kere yazıklar olsun.”

Kaynak: Video (İslamveihsan-İlam Tv) - Yazı (islamansiklopedisi)

İslam ve İhsan

SAHABELERİN HAYATI

Sahabelerin Hayatı

SAHABELERİN PEYGAMBER SEVGİSİ

Sahabelerin Peygamber Sevgisi

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.