Ecdadımıza mı Benziyoruz Yoksa Düşmanlarına mı?
Bugün biz ve nesillerimiz, kime benziyoruz? Akrabalık, komşuluk ve dostluk münâsebetlerimiz; ceddimize mi, ağyâra mı benziyor? Sokağımız, şehrimiz, ticaretimiz, pazarımız; ecdâdımıza mı, yoksa ecdâdımızın zıddı olanlara mı benziyor?!.
Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in büyük bir îkāzı var:
مَنْ تَشَبَّهَ بِقَوْمٍ فَهُوَ مِنْهُمْ
“Herhangi bir topluluğa benzemeye çalışan, onlardandır.” (Ebû Dâvûd, Libâs, 4/4031)
Bu hadîs-i şerîfin îkāzıyla soralım:
Biz ve nesillerimiz, kime benziyor? Akrabalık, komşuluk ve dostluk münasebetlerimiz, ceddimize mi, ağyâra mı benziyor? Sokağımız, şehrimiz, ticaretimiz, pazarımız; ecdadımıza mı, ecdadımızın can düşmanlarına mı benziyor?
CEMİYETİMİZ, KİME BENZİYOR?
Demek ki, biyolojik olarak hangi milletten gelirsek gelelim, İslâm’a büyük hizmetler yapmış bir ecdadın torunları da olsak; muhabbetimiz, temâyülümüz, yaşayışımız ve hayat tarzımız, ecnebîlere benziyorsa, biz rûhen yabancılaşmış oluruz.
Bu sebeple; aslî hüviyetimize dönmemiz, bütün değerlerimizi, bilhassa İslâmî kıymetlerimizi, ulvî örflerimizi ve âdetlerimizi muhafaza etmemiz, onları yaşatmamız îcâb etmekte.
Bizim aslî hüviyetimiz, şanlı tarihimizde ecdadımızın yaşattığı fazîletler medeniyetidir. Ecdadımızın yaşadığı ve yaşattığı zarâfettir.
Osmanlı cemiyetinde; insanların olgunluğunu ve birbirlerine hayal ötesi bir merhamet ve tesânüd hissiyle nasıl kenetlendiklerini anlayabilmek için, vakfiyelerin muhtevâlarına göz atmak bile kâfîdir.
Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Yüzakı Dergisi, Yıl: 2012 Ay: Aralık Sayı: 94