Edirne'de Günümüze Sadece Minaresinin Yarısı Ulaşan Şeyh Şüceaddin Camii Restore Ediliyor

Edirne'de günümüze sadece minaresinin yıkılmamış kısmı ulaşan Şeyh Şüceaddin Camisi'nin restorasyonuna başlandı.

15. yüzyılda Sultan 2. Murat tarafından Şeyh Şücâeddin Karamanî adına yaptırılan ve günümüze sadece yarım kalmış minaresi erişen Şeyh Şüceaddin Camii restore ediliyor.

Restorasyon ekipleri, Tunca Nehri yakınında bulunan yapının toprak altında kalan bölümlerinin gün yüzüne çıkarılması için kazı çalışması yürütüyor.

Vali Yunus Sezer, gazetecilere yaptığı açıklamada, Şeyh Şüceaddin'in Anadolu alperenlerinden önemli bir şahsiyet olduğunu söyledi.

Şeyh Şüceaddin adına yaptırılan eserin ihya edilip yaşatılmasının Edirne'ye yakışacağını belirten Sezer, şunları kaydetti:

"Cami ve tekke 1751 yılındaki büyük depremde yıkılmış ve yarım bir minare var. Eski tarihi kayıtlara ve 1800'lü yıllardaki fotoğraflara baktığımızda o yarım minare aynı şekilde duruyor. Yaklaşık 300 yıldır yarım kalmış mahzun bir minare. Kazı çalışmaları başladı. Camiyi ve yanındaki tekkeyi ihya etmek için ihale yapıldı. Çalışmaları 6 ay içinde bitireceğiz. O yarım minareyi inşallah tamamlamış olacağız."

Şeyh Şüca (Şücaeddin) Camii Ne Zaman Yapıldı?

Tunca Nehri seddesinin kenarında yer alan yapı, 2. Murad'ın emriyle bir mescit ve zaviye olarak yapılmış, Kanuni Sultan Süleyman tarafından 1535 yılında camiye dönüştürülmüştür.

Cami, 1751 yılındaki depremde büyük zarar görmüş günümüze sadece yarım kalan minaresi ulaşabilmiştir.

Şeyh Şüceaddin Karamani'nin türbesi de caminin mihrap tarafındaki kerpiç duvar önünde bulunmaktadır.

Kaynak:

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.